Ana Sayfa Yazılar Hangi devletin aklı

Hangi devletin aklı

71

Devlet ve uygarlık birlikte ortaya çıktı ve insanlık tarihi açısından devrimci bir rol oynadı. Toplumun ürettiklerinden arta kalanlara ya da oluşan zenginliğe hâkim olan sınıf, zamanla devlete de hâkim oldu. Devlete hâkim olan sınıf da zamanla, devlet aracılığıyla kendi sınıfsal çıkarları doğrultusunda bir sistem kurdu. Bugün de insanlığın en büyük icadı ve olmazsa olmazı olan örgütlenmenin en ileri aşaması devlettir. İnsanlık henüz devleti aşacak bir toplumsal aşamaya gelmedi. Burada “ruhani bir devlet aklı safsatasına” yapılacak eleştiri, devletin devrimci rolünü inkâr etmek anlamına gelmemektedir.

Devleti tartışırken, öncelikle kimin devleti olduğu tartışması yapmak daha doğru olacaktır. Devlete ilişkin birbirine zıt gözüken ancak aynı felsefi idealizmden beslenen iki yanlış görüş vardır. Birincisi, devleti mutlak kötü gören sivil toplumcu ideolojidir. Bu görüş, bugün emperyalist merkezlerden örgütlenmektedir. Sözde devletin her türlüsüne, özünde ise milli devlete düşmandır. Sivil toplumculara göre devlet ve iktidar her zaman kötüdür ve insanlığın gelişiminin önünde engeldir. Diğer yanlış görüş ise devletin ebedi ve ezeli olarak hep ileri olmasıdır. Buna göre devlet her zaman iyidir. O devletin aklına da her zaman güvenmek gerekir; her zaman bir bildiği vardır.

İki taraf da hangi sınıfa ve temellere dayandığına bakmadan ve tarihsel konumunu görmeden devlete “mutlak ve değişmez” bir rol yüklemektedir. Buna göre, Atatürk’ün devleti ile II. Abdülhamit’in yönettiği devlet aynıdır. Fatih’in, Yıldırım Beyazıt’ın Osmanlı Devleti ile Tanzimat Osmanlısı aynıdır; aralarındaki farklar önemsizdir. Ancak ne Atatürk’ün devleti ile Abdülhamit’in devleti ne de Washington’larla Biden’ların devleti birdir. Çünkü dayandıkları sınıfsal temeller farklıdır. Bugün devlet aklı aldatmacası da zamandan, mekândan ve sınıflardan kopuk bir devlet tanımına göre üretilmektedir.

MHP yönetimi, AK Partili yetkililer ve açılımın medya temsilcileri haliyle yukarıdaki sorulara cevap veremiyor. Türk Milleti’ne kapalı kapılar ardında dönen pazarlıkları, PKK’nın süreç içinde meşrulaşmasını, kapatılma aşamasında olan DEM Parti’nin birden sürecin tam ortasına yerleştirilmesini, Suriye’nin kuzeyindeki PKK/YPG’ye karşı yapılacak askeri harekâtın rafa kalkmasını açıklayamıyorlar. Yaptıklarını vatanseverlikle, milliyetçilikle izah etmeleri mümkün değil. Bu sebeple devlet aklı diye bir hayalet dolaştırıyorlar. Zihinlere “muğlak, şekilsiz, belirsiz, ruhani” bir devlet aklını boca ediyorlar.

Buna göre ruhani, zamanın ve mekânın ötesinde, sınıfların ve siyasetin üstünde bir devlet aklı vardır. Bu devlet aklı her zaman doğru yapar ve bir bildiği vardır. Yaptıklarında mantık aranmaz, sorgulanmaz. Halka düşen ise “devlet aklını” tartışmak değil, ne istenirse onu yapmaktır. Açılımcıların işte böyle bir devlet aklına ihtiyacı vardır; Türk Milleti’ni ve devletin yaptırım güçlerini böyle bir devlet aklına ikna edebildikleri ölçüde başarılı olabileceklerdir. İnsanoğlu, açıklayamadığı şeyleri metafizikle açıklama eğiliminde olmuştur hep. Bilim ise insanlığı metafizikten kurtarmanın aracı olmuştur. MHP’nin böyle bir sürece nasıl evet diyebileceğini açıklayamayan kimi milliyetçilerin de durumun “devlet aklı” ile açıklamasına inanması, Thor’un çekiç darbelerinin gök gürültüsüne ve yıldırımlara yol açtığına inanan insanlara benzemektedir. İkisinin de özünde, anlam veremedikleri olayları bilimsel değil, metafizik ile açıklama durumu vardır.

DEVLET AKLI VARSA BİZE NE GEREK VAR?

Devlet aklı her zaman doğru işler yapıyorsa, siyasi mücadeleye de ihtiyaç yoktur. Devletin görünmeyen aksaçlıları ihtiyaç olduğunda gerekeni yapar. Milletin devletine sahip çıkmasına, geleceği için mücadele etmesine ve o devletin geleceği hakkında söz söylemesine hakkı yoktur. Dolayısıyla devletin milli karakterine de gerek yoktur. Aksaçlı “devlet aklı” zaten gerekeni yapacaktır. Devlet aklı safsatasının en önemli zararlarından biri de milleti mücadelenin dışına itmesidir. Ancak millete dayanmayan bir devletin ayakta kalması mümkün değildir. Devletin öznesi olmayan bir millet, devleti için mücadele etmekte de zafiyet gösterir. Kurtuluş Savaşı döneminde, vatanı tarlasından ibaret gören ve savaşa katılmakta isteksiz olan köylüler bunun en önemli örneğidir. Atatürk, millet meclisiyle milleti devletin sahibi yaptı. Ruhani bir devlet aklının arkasına sığınmadan Türk Milleti’ni savaşa ikna etti ve başarı kazandı. Devlet aklı safsatalarının ardına saklananlar, planlarını Türk Milleti’nden saklıyor ve Türk Milleti’ni sürecin dışına itiyor.

1. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti savaşı kaybetti ancak Türk Milleti, Atatürk’ün önderliğinde yeni bir devlet kurarak savaşı devam ettirdi. Osmanlı “devlet aklı” kurtuluşu İngilizlerin merhametinde görüyordu. Osmanlı devlet aklına göre, İngilizler isterse yapmalıydık. İngilizlerin merhametini kaybedecek her türlü eylemden uzak durmalıydık. Ancak Atatürk’ün liderlik ettiği milli devlet aklı ise tam tersini düşünüyordu. Anadolu’da milli egemenliğe dayanan bir devlet, İngiliz emperyalizmini yenebilir ve Türk Milleti’ni kurtarabilirdi. Nitekim tarih, Osmanlı devlet aklının teslimiyetçilik olduğunu, doğru olanın Atatürk’ün milli devlet aklı olduğunu gösterdi. Devlet aklıcılar, bu iki ayrımı saklamak için ise tek bir “devlet aklı” safsatasına başvuruyorlar. Buna göre, Atatürk, Vahdettin’in verdiği emirle Kurtuluş Savaşı’nı başlattı. Adı üstünde safsata diyoruz, çünkü kendi konumlarına meşruiyet kazandırmayı amaçlayan bir yalandan ve çarpıtmadan fazlası değil.

ABD DEVLETİNİN AKLININ SİCİLİ

1945’ten sonra girdiğimiz küçük Amerika süreci de bir devlet aklının sonucuydu. Türkiye bu süreç içinde bölünmenin eşiğine geldi, bağımsızlığını yitirdi ve cumhuriyet yıkılma tehditleriyle yüz yüze geldi. Aynı mantığa göre Küçük Amerika sürecine karşı çıkmak da yanlış, çünkü aksaçlı devlet aklı zamanında doğru bir karar vermiştir, aksini düşünmek mümkün değildir.

12 Mart ve 12 Eylül Amerikancı darbeleri, Gladyo’nun Türk Devleti içinde örgütlenmesi, 24 Ocak Kararları, özelleştirmeler, Gümrük Birliği anlaşması hep devlet aklının sonucuydu. FETÖ’yü koca koca cumhurbaşkanları, başbakanlar, genelkurmay başkanları koruyup kolladı, Türkiye’yi büyütme hayalleriyle yanı başımızda kukla Kürdistan’ın kurulmasına göz yumuldu. Annan Planı ile Kıbrıs ABD, AB ve Yunanistan’a peşkeş çekildi. Annan Planı’na karşı çıkan Rauf Denktaş, KKTC Cumhurbaşkanlığı’ndan indirildi.

BOP eşbaşkanlığı ile Türkiye bölünmenin eşiğine geldi. ABD’nin isteğiyle Türkiye, Libya’da, Irak’ta, Suriye’de koçbaşı görevi üstlendi. ABD adına bu ülkelere düşmanlık yaptı. Bir önceki açılım sürecini hatırlayalım; PKK yasallık kazandı, hendekler kazdı, üniversiteleri terör yuvası haline getirdi, PKK’nın isteğiyle milli bayramlar ve andımız yasaklandı. 6 yıllık süreç içinde güçlenen PKK, şehirlerde özerklik ilan etti. TSK ve polis güçleri yüzlerce şehit vererek Diyarbakır, Mardin, Şırnak, Hakkâri gibi illerimizde PKK’nın eline geçen toprakları geri aldı. PKK’ya özerklik ilan edecek imkânı veren de o çok taptıkları “devlet aklı”ydı.

PKK, ABD desteğiyle şehirlerimizde özerk bölgeler ilan ederken, bir yandan da anayasa değişiklikleriyle Türk Milleti’ni anayasadan çıkarmak istediler. Akil heyetlerini, aksaçlılar olarak şehir şehir gezdirdiler. Akillerimiz kibarca Türkiye’yi neden bölmeleri gerektiğini anlatıyorlardı. Bütün bunlara karşı çıkan TSK mensupları, Vatan Partisi yöneticileri ve vatansever aydınlar Ergenekon, Balyoz tertipleriyle cezaevine atıldı. TSK, savaşmadan esir edildi. İşte bütün bunları MHP yönetiminin ve kimi açılım fedailerinin yere göre sığdıramadıkları “devlet aklı” yaptı. Devlet aklı dedikleri de Amerikan Devlet aklıydı. Vatan Partisi olarak hiçbirine “devlet aklıdır”, “devletimizin bir bildiği vardır” deyip sessiz kalmadık. Nitekim tarih bizi haklı çıkardı. Türk milli devletinin direnci, Türk Milleti’nin mücadelesi ve Vatan Partisi’nin gayretleriyle Türkiye’nin parçalanmasına ve kukla bir devlet haline gelmesine izin vermedik.

TÜRK MİLLİ DEVLETİ’NİN AKLI

Yukarıdaki uygulamaların hepsi, Türk devlet aklı maskesi altında aslında Amerikan devlet aklının uygulamalarıydı. Kimileri Amerikan gladyosuna bağlı oldukları için, kimileri ABD’den korktukları için, kimileri satın alındıkları için, kimileri de uyanık olmadıkları için Amerikan Devlet aklının uygulamalarına teslim olmuş ya da ortak olmuştur.

Bir de bu uygulamaların karşısında olan Türk Milli Devlet aklı vardır. Kıbrıs Barış Harekâtı’nı yapan, 1980’lerden itibaren Türkiye himayesinde Kürdistan planlarına karşı çıkan, 15 Temmuz gecesi FETÖ kalkışmasını bastıran, Suriye’ye askeri harekâtlar yapan, açılım sürecini yerle bir eden, milli savunma sanayinde ataklar yapan, Karabağ’da zaferler kazanan, S-400 alan, Çin’i bölecek Uygur kışkırtmalarına pirim vermeyen, Mavi Vatana sahip çıkan, Astana sürecini başlatan hep Türk milli devlet aklı oldu.

Yeni açılım sürecinde Amerikan devlet aklı ile Türk devlet aklı karşıt kuvvetlerdir. Türkiye’yi büyütüyoruz, Misak-ı Milli’yi gerçekleştiriyoruz gibi söylemler, yalnızca bir örtüden ibarettir. Bu söylemler, Türkiye himayesinde Kürdistan planını gizlemek için söylenmektedir. Bu maceraperest, sahte milliyetçi hayaller Türkiye’ye bölünmekten başka bir şey getirmez. Bu planları Türk Milleti’ne açıklayamayacakları için “devlet aklı” maskesini kullanıyorlar. Çünkü, bu planla Türk Milleti’ni ikna edemeyeceklerini biliyorlar. Bugün MHP ve CHP yönetimleri Amerikan devlet aklı ile birlikte hareket ediyor. PKK/YPG ise bu aklın kara gücü. AK Parti yönetimi ise Türk devlet aklı ile Amerikan devlet aklı arasında bocalıyor, tereddütler gösteriyor.

Amerikan devlet aklının, planlarının ve tertiplerinin karşısında ise Türk devlet aklı vardır. Türkiye’nin Amerika tarafından kuşatıldığını ve Türkiye’nin PKK/YPG’yi bir tek silahla tasfiye edebileceğini görüyor. Türkiye’nin Atlantik sistemi içinde değil, Asya’daki öncü konumunda yerini almasını istiyor. Türkiye himayesinde Kürdistan projesinin bir tuzak olduğunun farkında. Vatan Partisi işte bu devlet aklı ile beraberdir. Burada ifade edilen devlet aklı, Türk Milleti’nin ve Türk Milli Devleti’nin ortak kader birliğidir.

Yeni açılım süreci başarılı olamayacak. Daha planlarını açık seçik ortaya koyamayanlar, nereye kadar maske kullanacaklardır? İş fiile döküldüğü zaman ne Türk Milleti ne de devletin yaptırım güçleri “devlet aklı” adı altında Türkiye’nin bölünmesine razı gelmez. Önümüzdeki süreçte Amerikan devlet aklının kaybedeceğini ve Türkiye himayesinde Kürdistan planlarının yerle bir olacağını hep birlikte yaşayarak göreceğiz.