Kaan Arslan, Öncü Gençlik GYK Üyesi
Ali Akyıldız ve Azmi Özcan’in “Namık Kemal’den Mektup Var” ismiyle derlediği bu 147 mektup, ülkenin girdiği önemli bir duruma da ışık tutuyor. Namık Kemal bu mektupları, Midilli, Rodos ve Sakız Mutasarrıfıyken 1878-1888 yılları arasında kaleme almıştır.
Osmanlı’nın “hasta adam” olarak nitelendirildiği dönemde, emperyalizm topraklarına göz dikerken, kapitülasyonlarla beli bükülürken, ayrılıkçı isyanlarla boğuşulurken bir grup vatansever Belgrad Ormanında Türk devriminin temelini atmıştı. Yeni Osmanlılar Cemiyeti adıyla kurulan bu teşkilat, ileride Jöntürk hareketi olarak da bilinecekti. İşte o hareketin önemli kadrolarından biri de vatan şairi Namık Kemal’di.
Namık Kemal’i yazmaya ne satırlar ne sayfalar yeter. 48 yıllık hayatına neleri sığdırmamış ki… Şair, yazar, tarihçi, tiyatrocu, gazeteci, devlet adamı ve en önemlisi de devrimci.
Bu kitap Namık Kemal’in hayatının son 10 yılında yürüttüğü devlet görevleriyle buralarda gördüğü siyasi, ekonomik, sosyolojik durumu bizlere gösteriyor.
NAMIK KEMAL’İN GÖZÜNDEN ÜLKENİN DURUMU
Kitabın ilk bölümünde Namık Kemal’in Namık Kemal’in Midilli Mutasarrıflığı yaptığı 1879-1884 yılları arasındaki dönemi görüyoruz. Bu dönemde Midilli’de Rum isyanları had safhaya ulaşmıştı. Öyle ki, Yunanistan’a Girit’teki ayrılıkçı isyanların yıllardır önlenemeyişi, Rumların yaşadığı diğer Ege Adalarında da fitili ateşlemiştir. Emperyalistlerin silah ve para yardımlarıyla daha da büyüyen isyanlara Namık Kemal fazlasıyla kafa yormuştur.
Yakın arkadaşı Hüseyin Hüsnü Bey ve emrinde çalıştığı Aydın Valisiyle yaptığı mektuplaşmalarda isyanların boyutunu çarpıcı biçimde aktaran Namık Kemal, Rumların ayrılıkçı hareketini durdurmak için öncelikle adadaki askeri varlığın arttırılmasını, ardından da buraya en azından bir savaş gemisi gönderilmesini ister. Çünkü Midilli Adası, Yunanistan tarafından da hedef alınmaktadır. Namık Kemal, bu isteklerinin Aydın Valisi Naşit Paşa’dan bir an önce yerine getirilmesi gerektiğini söyler ve meselenin önemini de şu sözlerle anlatır:
“Buraların asayişi İzmir’in asayişine mütevakkıf olduğundan bahsecedeğim.”[1]
O dönem merkezi İzmir’de olan Aydın Vilayetinin ne denli tehlikede olduğunu gösteriyor.
Namık Kemal, adadaki askeri varlığın arttırılmasını isterken bir taraftan da asker kaçaklarıyla uğraştığı mektuplardan anlaşılıyor. Askerlik yapmamak için Hristiyan olan bazı Müslüman vatandaşları tespit ederek bunu doğrudan Sultan Abdülhamit’e raporluyor.
Namık Kemal yıllarca bu ayrılıkçı harekete karşı mücadele etse de istekleri ne yazık ki gerçekleştirilmiyor. Namık Kemal’in Midilli’ye gönderilmesini istediği gemiler, o dönemde maalesef Haliç’te çürümeye terk edilmişti. Ülkenin bulunduğu ekonomik sıkıntılardan ötürü askeri anlamda diğer talepleri de karşılanamayan Namık Kemal, son olarak Rumların yoğun şikayetleri sonucu Rodos’a gönderildiğini mektuplardan görüyoruz.
YAZACAK KAĞIT BİLE BULAMIYOR
Namık Kemal, 1884 yılında başladığı Rodos Mutasarrıflığında hastalıklarla boğuşmaktadır. İleri derecede sıtma ve zatürre teşhisi konan şair, buranın havası sayesinde bir nebze olsun toparlanır. Devlet işlerine fazlasıyla kafa yoran Namık Kemal, gerek Rodos’un gerekse önceki görev yeri olan Midilli’nin eğitim faaliyetleriyle ilgilenir. Bu dönemde iki adaya da çok sayıda okul yapılır.
Namık Kemal’in Hüseyin Hüsnü Beyle mektuplaşmalarında kendisinden kayısı, kiraz, şekerleme, acıbadem kurabiyesi ve sigara istediği görülüyor. Ekonomik bunalımdan ötürü bu ürünlerin pek çoğu adaya gelmezken kâğıt konusunda dahi ciddi sıkıntıların yaşandığı aktarılıyor. Öyle ki Namık Kemal, zaman zaman iki kişiye yazacağı mektubu tek kâğıda yazarak gönderiyor, bazen de Vali’ye bile cevap yazamadığı oluyor. Ayrıca şairin eserlerinden Osmanlı Tarihi’ni de buradayken yazdığını mektuplardan görüyoruz.
Namık Kemal’in 3 yıl süren Rodos Mutasarrıflığı, yine bir yabancı müdahalesiyle sona eriyor. Adada bulunan bir konsolosun evine yapılan saldırı sonrası Namık Kemal Sakız Adası mutasarrıflığına getiriliyor. Fakat burada sağlığı daha da kötüye giden şair 1 yıl sonra 1888’de hayata gözlerini yumuyor. Yıllarca hayatını zehir eden zatürre, şairin hayatına mal oluyor.
Vatan sevdalısı, devlet adamı ve büyük devrimci Namık Kemal’in hayatının son 10 yılına ait bu mektuplar, şairin hayatıyla birlikte devletin o dönemde içinde bulunduğu sıkıntıları da gösteriyor.
Namık Kemal, devrimci mücadelesini devlet adamlığı süresince de yürütmüş, emperyalizmin ülkemize yönelttiği planları bertaraf etmeye çalışmıştır. Hayatının son anına dek kişisel sıkıntılarına rağmen mücadeleden ve görevlerden kaçmayan büyük vatan sevdalısını saygıyla ve minnetle anıyoruz. Anısı Türk gençliğinin mücadelesinde yaşayacak.
[1] Ali Akyıldız-Azmi Özcan, Namık Kemal’den Mektup Var, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2013, İstanbul, s. 72.
#OkuyanYazsın
oncugenclik.org.tr