İnsanlığın en meşru, en masum ve en kutsal talebi çağlar boyunca ne olmuştur diye sorulsa, zannediyorum gerçeğe en yakın cevaplardan biri barış olurdu. Bu iyi niyetli cevap, elbette hepimizin gönlünden geçen… Ancak sınıflı toplumlarda barışı bizim gönlümüzden geçtiği gibi masum ve idealleştirilmiş bir kavram olarak tanımlamak mümkün değildir. Çünkü toplumların tarihi sınıfların savaşına dayandığı müddetçe barış taraflı bir kavram olarak karşımıza çıkacaktır. Dolayısıyla bir yerlerde barış adına çığlıklar atılıyorsa “kimin için barış” sorusu mutlaka sorulmalıdır.
Kimin İçin Barış?
- yüzyılda İngiltere’de gerçekleşen Demokratik Devrim’den, günümüzün saflaşmalarına kadar, yakın çağımızın bütün toplumsal mücadeleleri, bir açıdan “kimin için barış?” sorusuna verilen yanıttır. Hatta bu değerlendirmeyi yakın çağlar ile sınırlı tutmak eksik olur. İlk sınıflı toplumların ortaya çıkışı, “üretim fazlasına el koyanlar için mi? üretenler için mi?” sorusunu sordurmaktadır.
- yüzyılın ortalarına kadar Avrupa’da Polonya’dan Prusya’ya, Fransa’dan Rusya’ya kadar birçok feodal devletin de barışı vardı. Ancak bu barış soylular sınıfının, köylüleri ezmesi sistemine dayanıyordu. Feodal Avrupa’da barış, soyluların köylüleri sömürme özgürlüğü içindi. Bir de bunun karşısında insanların hür doğup, hür yaşaması özgürlüğüne dayanan barış vardı.
Her Şey Barış İçin
- Yüzyılın başında Türkiye’nin üzerine çullanan emperyalistler de “barış” için geldiler. Mustafa Kemal o barışın karşına dikildiği zaman, onun çete ilan edilmesi, “Avrupa barışseverliğinin” en büyük göstergesiydi. Amerika, Irak’a “barış” için girmişti, Suriye’de terörü “barış” için besledi. Her şey barış içindi, barış ise emperyalist çıkarlar için… Irak bölünebilir, milyonun üzerinde insan öldürülebilirdi. Suriye’de insanlar kitleler halinde vatanından edilebilir, üç yaşında çocuklar karaya vurabilirdi. Yeter ki barışa zeval gelmesin(!)
Bu emperyalist barışseverliğe karşı çıkmak, savaşmak en büyük suçtur. Bölücülüğün üzerine yürünmesini mi istiyorsunuz? Barış düşmanısınız, katilsiniz! Ülkenizin birliğini mi savunuyorsunuz? Barışın önündeki en büyük engelsiniz! Ezenler için barış böyle işlemektedir!
Barış ya ezenler içindir ya da ezilenler için… Ezenlerin “barışı” ezilenleri daha çok ve daha rahat ezmek için gerekli olan bütün koşulların önünün açılmasıdır. Ezilenlerin barışı ise ezilmemek için savaşmaktır. Bu iki barış savaşı, bugün olduğu gibi, tarih boyunca karşı karşıya konumlanmıştır.
Emperyalist Barışseverlik
Günümüzde emperyalizmi görmezden gelen barış çağrıları samimi değildir. Samimiyetten öte, emperyalizmin gönüllü yolcuları tarafından dillendirilen barış, şu yada bu biçimde emperyalist çıkarları perdeleme amacı taşımaktadır. Sosyalizm tüccarlarının sosyal medyada sıklıkla rastladığımız, emperyalizmden soyutlanmış ve PKK terörünü görmezden gelen barış tasavvurları, bu perdelemeye en büyük örnektir. Gerçeği perdeleme, emperyalist barışseverliğin ilk adımıdır, ikinci ve daha militan adımı ise PKK’ya karşı savaşan TSK’yı mahkum etmeye kalkışmaktır.
Sosyalizm tüccarlarının yazılarını ısrarla okuyun, emperyalizmin stratejik piyonu ve kara kuvveti PKK’nın yarattığı güvenlik sorununa değinildiğini göremezsiniz! PKK’nın halkı hedef alan, bezdiren şiddetinden bahsedildiğine rastlayamazsınız! PKK’nın işlediği cinayetler ve şımarıklıklar sihirbazlık yöntemiyle adeta ortadan kalkmıştır. Sözcüklere “Vatan Savaşı”na düşmanlığının süsü rolü verilmiştir.
Barış İçin Ne Yapmalı?
Barışın ve birliğin birincil adımı, PKK’nın temizlenmesi ve ardından Türkiye halkının milletleşme temelinde yeniden örgütlenmesidir. PKK temizlenmeden barış olmaz. PKK’nın temizlenmesi sadece Türkiye için değil, bölge ülkeleri için de barışın teminatıdır. Türkiye ve komşu ülkelerinin teröre karşı yaratacağı ortak irade ve işbirliği, bugün ateş çemberindeki tüm orta doğu ülkelerinin huzur ve güvenliği açısından hayati önemdedir.
Cemil GÖZEL
cemilgozel@gmail.com