O’nun yolunda ve O’nun yaşlarında…
Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşamı, eserleri ve geride bıraktığı derin ve köklü miras her anlamda araştırılmamızı, irdelenmemizi, öğrenmemizi ve bilince çıkarmamızı gerektiren eşsiz deneyimlerle dolu. O’nun önderliğinde yaratılan bağımsız Türkiye ve arasız devrimler, ölümünün 80. yılında dahi önümüzü aydınlatmakta ve rehber olmaktadır.
Ömrü mücadeleyle geçen, genç yaşta türlü illetlerle boğuşan, zaferler kazanan Mustafa Kemal Atatürk için yas tutulmaz. 10 Kasım tarihi, Türk Milleti ve Türk gençliği için matem tutma değil, Atatürk’ün bıraktığı büyük mirası ve büyük mücadeleleri zihnimize kazımamız gereken gündür. O nedenle 10 Kasım’lar yas değil, mücadele günüdür.
O DERGİYİ ÇIKARDIĞINDA GENCECİK BİR ÖĞRENCİYDİ
“Gençlik hayatımın en heyecanlı günlerini yaşadım. Yaşımın küçük olmasına rağmen bu savaşa katılmayı çok istemiştim.”(1)
Manastır Askeri İdadisi’ni birincilikle bitiren Mustafa Kemal, 13 Mart 1899’da kişiliğinin ve mücadele hayatının temellerini atacağı Harp Okulu’na girer. “Harbiye senelerinde siyaset fikirleri baş gösterdi… Memleketin idaresinde ve siyasetinde fenalıklar olduğunu keşfetmeye başladık.”(2) sözleri Ömer Naci, Ali Fuat Cebesoy gibi isimlerle uzun yıllar arkadaşlıklarının temeli olacaktı. Bu büyük şahsiyetleri memleket kaygısı buluşturmuştu. Siyaset fikirleri durduk yere baş göstermedi. Ülkenin düştüğü hal onları çözüm üretmeye ve fikirlerini yayma ihtiyacına götürdü. İşte böyle bir zamanda belirdi bir yayın çıkarma fikri. Mustafa Kemal öncülüğünde çıkarılan bu yayın, Türk Milletinin bağımsızlığa kadar uzanan mücadelenin belki ilk kıvılcımıydı. Mustafa Kemal hürriyet fikirlerini bu dergi aracılığıyla geliştiriyordu. Dergi etrafında yürüyen tartışmalar fikirlerinin olgunlaşmasını sağlıyordu. Elle çoğaltılan bu dergi, büyük bir devrimin ilk adımı olacaktı. Ali Fuat Cebesoy, bu çalışmalar için “Fırsat buldukça, okulda ve dışarıda teşkilat kurmakla meşgul oluyor” diyordu. Gizli çıkartılan derginin amacı da karargâh inşa etmekti.
24 YAŞINDA TUTUKLANDI VE TEŞKİLAT KURDU
Harp Akademisi’nden mezun olurken teşkilata dair fikirleri olgunlaşmış, askeri yetenekleri artmıştı. Bu yıllar onun için her şart altında mücadele azmini ispatlandığı yıllar olacaktı. Harbiye yıllarını Namık Kemal’in düşüncelerini izleyip, yaymakla geçiren Mustafa Kemal, 11 Ocak 1905’te Harp Akademisi’nden mezun oldu. Akademide başlattığı teşkilat çalışmalarını, arkadaşlarıyla teşkilat merkezi ilân ettikleri bir evde devam etti. Teşkilata aldıkları Fethi adındaki kişi, Zülüflü İsmail Paşa’nın casusu çıkınca, Mustafa Kemal ve arkadaşları tutuklandı. Daha 20’li yaşlarda Abdülhamit’in hapishanelerine düşen Atatürk, değişimin ihtiyacını iliklerine kadar hissediyordu. Şam’a 5. Ordu’ya sürülmesiyle hayatında yeni bir sayfa açılıyordu. Sürgün edildiği Şam’da ciddi bir ideolojik ve teorik çalışmanın içerisine girdi. Teşkilatlanma fikirlerini bu çalışmalarla besliyordu.(3) Henüz 24 yaşındaydı ve Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni yeni kurmuştu… Mustafa Kemal gözü pek bir yüzbaşıydı. Mustafa Kemal, “Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve yok oluş vardır. Her ilerlemenin anası hürriyettir. Tarih bugün biz evlatlarına büyük vazifeler yüklüyor”(4) diyerek kurduruyordu, Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’nin Selanik Şubesini.
DESTAN YAZARKEN DAHA 35’İNDEYDİ
İtalya 29 Eylül 1911’de Trablusgarp’ı işgal edeceğini bildirerek Osmanlı’ya savaş açtı. Osmanlı Hükümeti, teslimiyetçi anlayışlarla diplomatik yollara başvurmak istedi. Bu gelişmeler yaşanırken Mustafa Kemal İttihat ve Terakki üyesiydi. İlk iş Trablusgarp’a geçmek oldu ve halkı teşkilatlandırmak için gönüllü oldu.(5) Bölgeyi karış karış ezberledi. Halkla kuvvetli ilişkiler geliştirdi. Trablusgarp’ta kazanılan bir gerilla savaşıydı…
Mustafa Kemal’in gelecek yıllardaki askeri ve siyasi başarıların arkasında hep geçmişteki stratejilerinin yattığını görürüz. Hiçbir şey tesadüfü değildir. Ömrü cepheden cepheye geçen Mustafa Kemal 35 yaşında, Çanakkale’de İngiliz ordusunu karaya hapsedecektir.
25 Nisan 1915’te Gelibolu Yarımadası’na İtilaf Devletleri’nin yaptığı çıkartmayla Çanakkale Kara Savaşı başladı. 3. Kolordu komutanı Esat Paşa’nın emrinde savaşan Yarbay Mustafa Kemal, Arıburnu’na çıkan ANZAK birliklerinin yarımada içine ilerlemesini Conkbayırı’nda durdurdu. Bu başarı üzerine 1 Haziran 1915’te Miralaylığa yükseldi. İngilizlerin Ağustos ayında Suvla Körfezi’ne yaptığı ikinci çıkartmadan sonra, 8 Ağustos akşamı Liman VonSanders Anafartalar mevkiinde bulunan birliklerinin komutasını verdi ve 9-10 Ağustos’ta Anafartalar Zaferi’ni kazandı. Bu zaferi 17 Ağustos’ta Kireçtepe ve 21 Ağustos’ta 2. Anafartalar Zaferi takip etti. Miralay Mustafa Kemal, İstanbul basını tarafından “Anafartalar Kahramanı” olarak ilan edildi.
TEŞKİLATTA ISRAR HÜRRİYETTE ISRAR
Teşkilatlanmayı her geçen gün büyütmeyi amaçlayan Mustafa Kemal, 13 Ekim 1907’de Manastır’da bulunan 3. Ordu Karargâhı’na atandı. Bu yıllarda, Selanik teşkilatındaki arkadaşlarının İttihat ve Terakki’nin içinde önemli görevler aldığını gören Mustafa Kemal, cemiyeti yeniden canlandırmaya çalışmayarak, İttihat ve Terakki’nin içerisinde görev aldı. Mustafa Kemal teşkilatını kurarken de seçerken taktiksel davranmıştır. Yeni bir yapı kurmak yerine fikirlerine uyan, dönemin en büyük ve etkili teşkilatında mücadele etmeyi tercih etmiştir. İktidar yolunda kişisel hırs gütmeden davanın çıkarına hareket etmiştir. Zamanla İttihat ve Terakki’nin önder kadrolarından biri olmuştur.(7)
KURTULUŞ PLANLARI YAPARKEN 37’SİNDE
Eylül 1918’de Yıldırım Orduları Grubu düşman tarafından ağır bir hezimete uğratıldı, Önce Şam sonra da Halep toprakları kaybedildi. Mustafa Kemal Paşa, İngiliz ordularını, Halep’te durdurarak, savunma hattı kurmayı başardı. Komutası altındaki birlikleri başarılı bir ricat ile bugünkü güney sınırı hattına çekerek kuvvetlerimizin yok olmasını önledi. 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalandı ve ertesi gün yürürlüğe girdi. Bu dönemde görevinden istifa ettirilerek İstanbul’a çağrılan Mustafa Kemal, 13 Kasım 1918’de İstanbul’a ayak bastı. İstanbul Boğazı’ndan geçerken demir atmış düşman gemilerini gördüğünde “Geldikleri gibi giderler” diyerek mücadelenin işaretini verdi.
Samsun’a çıkmadan önce İstanbul’da geçireceği 6 ayda bütün imkânlardan yararlanmıştır. Tevfik Paşa hükümetine karşı çalışmalar yürütür. Meclis-i Mebusan’da güvenoyu almalarını engellemeye çalışır ancak başarılı olamaz. Bunların yanı sıra Vahdettin ile sık sık görüşür ve kurtuluşa dair fikirlerini açıklar.(6)
Mustafa Kemal’in bu süreçte İstanbul’daki bütün kurtuluş çarelerinin tükendiğini tespit eder. Anadolu’ya geçme ve milli devleti inşa etmeye fiilen girişmek için 16 Mayıs 1919 günü 23 kişilik karargâhıyla Türk milletinin kaderini değiştirecek yola çıkar.
KUTSAL İSYAN’IN BAŞINA GEÇTİĞİNDE 38 YAŞINDAYDI
Milletin kurtuluşu için düşündüğü çareleri uygulamak, hedefe uygun teşkilatın kurulmasına bağlıydı. Bu teşkilat, her taraftaki çeşitli örgütlenmelerin belli bir program ve ad etrafında birleştirilmesinden oluşmalıydı. Samsun’a çıkar çıkmaz bu teşkilatı kurmak için çeşitli vilayetlere telgraflar ve talimatlar yağdırdı. Teşkilat o kadar önemliydi ki kurulan teşkilatları ordu koruyacak, idari yapı ona yardımcı olacaktı. Atatürk vilayetlere gönderdiği telgraflarda teşkilata ordu ve idareden daha büyük önem verdiğini göstermekteydi. Bu maksatla önce 23 Temmuz 1919’da Erzurum Kongresi ve sonra 4 Eylül 1919’da Sivas Kongresi düzenledi.(7)
Mustafa Kemal Erzurum Kongresi’nden önce İstanbul hükümeti tarafından görevinden alınacakken kendisi istifasını vermiştir. Tam anlamıyla artık asi konumundadır, ok yaydan çıkmıştır. Sivas Kongresi’nde ise yine en yakınlarıyla fikir mücadelesine girerek “manda ve himayenin kabul edilemez” olduğunu kongre kararı olarak çıkarttırdı. Sivas Kongresi sonrası bütün milli teşkilatlar birleştirilerek Anadolu ve Rumeli Müdafaa-ı Hukuk Teşkilatı adını aldı. Mustafa Kemal, Heyet-i Temsiliye Reisi seçildi. Anadolu’da milli direnişe karşı tutum alan valilerin ve memurların yerine Kuvay-ı Milliyeci kişilerin atanması sağlandı. İktidar merkezi giderek somutlaşıyordu. Artık Anadolu’da ikinci bir hükümet varlık göstermekteydi.(8)
ÖNCE KURULUŞ SONRA KURTULUŞ
Kuruluşun, yaratılan iktidar odağının kurtuluş için ön şart olduğu gerçeği bu süreçte ispatlanmıştır. Mustafa Kemal’in Meclisin toplanma yerine ilişkin görüşlerine çoğunlukla karşı çıkılmıştır. Meclis’in Anadolu’da toplanmasını İstanbul’a kabul ettirememiştir. Meclis’in İstanbul koşullarında yaşayamayacağını savunmaktadır. İstanbul’a gitmemekte kararlıdır. Kısa süre sonra haklı çıkar, 16 Mart 1920 günü İstanbul fiilen işgal edilir. Nihayet 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi toplanır ve devrim gerçekleşir. Yeni devlet bir halk devleti olacaktır.
Ankara artık İstanbul Hükümeti’ni tanımamaktadır ve silahların konuşacağını ilân etmiştir. Meselemiz artık İstanbul’un ve bütün vatanın düşman işgalinden kurtulmasıdır.
42 YAŞINDA: YARIN CUMHURİYETİ İLAN EDECEĞİZ
29 Ekim 1923 günü itibariyle Cumhuriyetin adı da konulmuştur. Mustafa Kemal’in bunca zorluk içinde kurulan yeni devletin ayakta kalması için attığı adımlar yürüttüğü taktikler de çok önemlidir. Devletin ayakta kalmasının ülkenin çağdaşlaşmasıyla mümkün olacağını savunmuştur. Mustafa Kemal iktidarında devrimler süreci de başlamıştır. Milletleşme, aydınlanma, üretim alanında ciddi atılımlar gelecektir.
Saltanat kaldırılmış, Cumhuriyet ilân edilmişti. Ancak Vahdettin’in yerine geçen Abülmecit Halifeydi ve Dolmabahçe sarayında eski devir sultanları gibi yaşamaktaydı. Din ile dünyanın birbirinin ayrılamayacağını iddia eden hocalar, halifenin aynı zamanda padişah olmasıgerektiği fikrinden vazgeçmemişlerdi. Hilafet ve saltanat yanlıları fırsat kollamakta Türkiye Cumhuriyeti’ni boğmak için asırlık biçimleri hortlatmak istemekteydiler. Mustafa Kemal artık Ortaçağ ile Türkiye arasındaki köprüleri kaldırmak için koşulların olgunlaştığını görüyordu. 2 Mart 1924’te yapılan grup toplantısında bu görüşle harekete geçti. 3 Mart 1924’te hilafetin ilgasına ve Hanedan-ı Osmani’nin Türkiye haricine çıkarılmasına böylece karar verildi.
GENÇ TÜRKİYE’NİN GENÇ DEVRİMCİSİ
Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza dek yaşaması için bütün adımları atacaktı. Bilmekteydi ki eğer güçlenirse karanlık aydınlığı boğacaktı. Arasız devrimler çağı başlamalıydı. Halifeliğin kaldırılması, laikliğin anayasallaşması, eğitimin birliği, kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi, tekkelerin kapatılması, harf devrimi gibi köklü devrimlerin tamamı bu zemindedir.
Türk tarihinin araştırılması, millet bilincinin geliştirilmesi amacıyla Atatürk’ün direktifiyle 15 Nisan 1931 günü Türk Tarih kurumu kurulması, Türk milletini kaynaştırmak ve kültürel gereksinimlerini sağlamak amacıyla halkın eğitildiği Halkevleri 19 Şubat 1932 tarihinde kurulması devrimlerin güvencesi olacak nesilleri yaratmak içindir. Ve o bütün bunları yaparken henüz 50’sindedir.
“Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bundaki muvaffakiyeti, Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak, azimkârane yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla kâfi göremeyiz; çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz.”(9) Cumhuriyet’in 10. Yılında yaptığı bu konuşmayla arasız devrimlere vurgu yaptığında 52 yaşındadır.
Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938 gününe kadar arasız devrimler hedefiyle yaşadı. Her adımda sonraki adımı düşündü. Cumhuriyeti genç kuşaklara emanet etmesi dahi dünyada eşi benzeri görülmemiş bir stratejiydi.
Ülkemizin ve mazlumlar dünyasının büyük devrimci önderi Mustafa Kemal Atatürk, arkasında eşsiz bir eser bıraktı. Önümüze ise doğrulanmış bir program ve örnek bir mücadele hayatı koyarak 10 Kasım 1938 günü hayata gözlerini yumdu. Bu sırada sadece 57 yaşındaydı.
Barış Demiralay
TGB İstanbul İl Başkanı
Kaynakça:
1. Ali Fuat Cebesoy, Sınıf Arkadaşım Atatürk, İnkılap Yayınları, İstanbul, 2017, s.19.
2. Ali Fuat Cebesoy, Bilinmeyen Hatıralar, s.196.
3. ATABE,C.29, Kaynak Yayınları, İstabul,2011,s.186.
4. ATABE, C.1, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2015, s.32.
5. Falih Rıfkı Atay, Çankaya, Pozitif Yayınları, İstanbul, 2004, s.67.
6. Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşında İkili İktidar, Kaynak Yayınları, 2000, s.78
7. Tugay Şen, Atatürk ve Teşkilatçılık, Kaynak Yayınları, İstanbul,2013,s.80.
8. Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşında İkili İktidar, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2000,s.95-103.
9. http://www.ata.tsk.tr/01_hayati/ onuncu_yil_ nutku.html