Ana Sayfa Manşet ÖNCÜ GENÇLİK İŞİN SIRRINI ÇÖZÜYOR: “BUGÜNLERE NASIL GELDİK, YARINLARA NE BIRAKACAĞIZ”

ÖNCÜ GENÇLİK İŞİN SIRRINI ÇÖZÜYOR: “BUGÜNLERE NASIL GELDİK, YARINLARA NE BIRAKACAĞIZ”

1548

Aydınlık Gazetesinde Füsun İkikardeş ile yaptığımız röportajı sizlerle paylaşıyoruz.


Nedir bu heyecan? Bu neşenin kaynağı ne? Böylesi bir özgüven, böylesi bir mücadele azmi… Neye borçlular? Sonra gencecik yaşlarında tarih, sosyoloji, felsefe, edebiyat bilgilerine ne demeli? Laf ebesi mi? Hiç değiller! Kendileri Vatan Partisi Öncü Gençlik oluyorlar. Şimdiden vatan mücadelesinde çeyrek asırlık tarih yazdılar. Memleketin gelecekteki sahipleri, yine müjdeli bir haberle göründüler. Bu kez ellerinde “Tecrübenin Işığında Genç Aydınlıkçılar” kitabı vardı.

Zamanları yok, ikinci kuşak Aydınlıkçı bendeniz, yeni nesil Aydınlıkçılarla dışarda buluşamadık. Deva’nın tarihi binasında, kâh terasta kah gazetede dolaşa dolaşa söyleştik. Kitabı merak ediyoruz. Koskoca bir başucu kitabı çıkartmışlar ortaya. Öncü Gençlik bu, bir kişiyle anlatamazdı son işlerini. Üç temsilciydiler. Öncü Gençlik’in ilk Kadın Genel Başkanı Yadigar Özen, en genç yöneticilerden Işıkgün Akfırat ve en kıdemlilerden Mustafa İlker Yücel konuklarımız. Sorular soruları kovaladı, tadına doyulmaz sohbetin öne çıkanlarını derledik.

ANI KİTABI DEĞİL

Kitap fikri nasıl ortaya çıktı:

  • Yadigar Özen: 2019 yılında Öncü Gençliğimiz 25 yılını doldurdu. Çeyrek asırlık bir örgütüz. Aydınlıkçılar gibi bu kadar köklü, ayakları yere basan bir gençlik yetiştiren başka bir parti de böyle bir gençlik örgütü de yok. Partinin gençlik kolları bütün üniversitelerde var ve üniversite gençliğinin yegâne adresi. Bunu gün yüzüne çıkarmak ve tarihe notunu düşürmek istedik.
  • Geçmiş mücadele tarihini ve günümüzü inceledik.

Son 25 yılla sınırlı kalmadı ama değil mi?

  • Yadigar Özen: Türk devriminde gençliğin köklerini, nerelerden geldiğini inceledik. Öte yandan, partimiz genç bir hareket, 50 yıllık genç bir hareket 50 yıllık tecrübesiyle hala genç kalabilen tek parti; 68’den çıkan gençlik önderi kuşağı kurdu partimizi. Onu inceledik. Toplamda partimizin 50 yıldan beri Türkiye gençlik hareketi içinde verdiği mücadelenin kökleri de var. Hangi köklerden geliyor? Bunların irdelenmesi ve geleceğe miras. Şurada şu eylemi yaptık, 6. Filo eylemine şunlar katıldı, değil. O eylem hangi tarihsel koşullarda yapıldı? Onları ele aldık.

ÖNCÜ GENÇLİĞİN MAYASI

Ah gidi eski günler demiyorsunuz yani… Ama konu ve temalar çakışmıyor. Nasıl belirlediniz?

  • Işıkgün Akfırat: Öncü Gençliğin kaynakları, kökeni var. Hem Türkiye’nin 200 yıla uzanan devrim tarihi, hem de partimizin 68’den beri yürüyen mücadelesi. Bu doğrultuda o kökleri anlattığımız, aynı zamanda bilimsel sosyalizmden beslendiğimiz uluslararası kaynaklar var. Kökleri, ayrı bölümde anlattık. Gençlik mücadelesinin 68’den 78’e, 78’den 80 sonrasına, 80 sonrasından da 94’e, Öncü Gençliğin kuruluşuna taşındığı, geleneğin, bayrağın elden ele miras bırakıldığı süreci anlattık. Öyle bir süreç var ki, bu süreç darbelere maruz kalmış. Orada çok ciddi bir örgütsel geleneği ayakta tutma dirayeti görülüyor. Onu anlattığımız bir bölüm var. Bir de Öncü Gençliğin mayası diye ifade ettiğimiz, Türk milletinin mayasından beslendiğimiz, hem de o teşkilatçı geleneği, Aydınlıkçıların en üst noktaya taşımasıyla kendi karakterimizi ortaya çıkarttığımız nitelikleri işlediğimiz bölüm var. Burada, nasıl bugünlere geldik? Sırrı ne? Yarınlara neyi miras bırakacağız? Yarınlar için mücadele eden genç Aydınlıkçılar hangi değerlerle kuşanarak mücadele edecek? Genel Başkanımızdan ne öğrendik? Parti büyüklerimizden ve milletten, içinde bulunduğumuz tecrübeden ne öğrendiğimizin derslerini süzen, muhasebesini yapan bir kitap niteliğinde.

Yazarları da farklı dönemlerden özellikle mi seçtiniz?

  • Işıkgün Akfırat: Bizden önce, 80 öncesi bir Devrimci Gençlik Birliği (DGB) pratiği var. Ona dair pek çok insanın bilmediği unsurların yer aldığı, Osman Bilge Kuruca’nın yazısı var.
  • Yadigar Özen: Bu bir Öncü Gençlik kitabı. Ama yazarları sadece Öncü Gençlik liderlerinden oluşmuyor. Kitabımızın bütün yazıları, mevcut dönemin pratiğine önderlik edenlerin kaleminden çıktı. Güncel önderlik de var, geçmiş mücadeleye önderlik eden isimler de.
  • Işıkgün Akfırat: Örneğin Atakan Hatipoğlu hocamız. 1980 darbesinin Türk gençliğini nasıl apolitik bir iklimle kuşattığını sosyolojik açıdan ele aldı. 80 sonrası gençlik içinde yaşanan ideolojik dönüşümün bir muhasebesini yaptı.

HERKES OKUMALI

Eskilerden pek bir şey kalmadı. Zira hatırlayanlar da yok artık… Çağdaş Cengiz’in yazısının girişinde var. Siz kayıt düşmek istediniz. Peki, kimlere ulaştırmak istiyorsunuz?

  • Yadigar Özen: Herkese.

Yaş sınırınız yok mu?

  • Yadigar Özen: Gençlik önceliğimiz var, illerde de ulaştırma çalışmalarına başladık. Orada biraz kısımcı davranıyoruz. Kitabı gençliğe okutmak gibi bir görevimiz var. Kitap üzerinden de partimize yeni Aydınlıkçılar kazandırmak gibi bir hedefimiz var. Ama en nihayetinde, kitap şöyle anlaşılmasın: Parti tarihi yazılmış. Parti odaklı, partiye en yakın kişilere ulaşmayı hedefliyor. Hayır! Böyle bir şey kabul etmiyoruz. Kitabımız, en çok partimizi merak eden insanlarımıza hitap ediyor. Bilgi ve tarihsel aktarım bakımından Aydınlıkçıları daha yakından tanımak isteyenler için bir başucu kitabı niteliğinde. Türkiye’mizin son 50 yılını bir gençlik örgütünün mücadelesinde, tarihi bir bakış açısıyla inceleyen başka bir kitabın olmadığını söylersek abartmış olmayız.
  • Işıkgün Akfırat: Kitabımızın hem ithafı, son enfesine kadar Aydınlıkçı kalanlara. Önsözü de Doğu Perinçek’in başlığıyla Tecrübenin Örsünde Dövülen Çelik İrade. Bize 50 yıl mücadele enerjisi ve görevi yükleyen bir önsözü var. Sonsözü de Soner Polat Amiralimizin: Baştan sona bütün 50 yıllık birikimin, fedailerin emeği var. Bugün, gençlikte o bayrağı taşıyan önderlerin hem yazıları hem de yazar olarak ismi anılmasa bile, bütün yazılarda Aydınlıkçılar ailesinin emeği, birikimi, vicdanı, yüreği yer alıyor. Bu anlamda da hareketimize yakışan bir kitap çıkarttığımızı düşünüyoruz.
  • İlker Yücel: Benim bir makalem var. Doğru eylem nedir, konusun yazma görevi verdi arkadaşlar bana. Marmara brifinginden günümüze kadar Aydınlıkçıların nasıl göründüğünü, algılandığını, eylem biçimini anlatmaya çalıştım. Kitap, 50 yıllık birikimi anlatıyor. Bir yandan 200 yıllık siyasal bir davanın izlerini taşıyor, atıflarda bulunuyor. Aydınlıkçı gençler çok şanslı, çünkü üç kuşak bir arada çalışıyor. İlk kuşak Aydınlıkçılarla, 80 sonrası aydınlıkçı kuşak (sizin kuşak) ve bizim kuşak bir aradayız. Sürekli etkileşim içindeyiz. Tecrübe, deneyim, dinamizm hepsi bir arada. Başka hiçbir siyasi hareket yapamadı bunu. Kitapta bunun izlerini görüyorsunuz. En son 2014‘den sonraki süreçte Aydınlıkçılar çok hızlı mevzi aldı. Alkış peşinde koşmadı. Programını savundu. Bu kitap bir yandan da önümüzdeki dönemde yol gösterici ve büyük bir kazanım. Öncü Gençliği çok tebrik ediyorum. Kütüphanemize muazzam bir deneyi teorize eden kitabı kazandırdılar. Örgütsel süreklilik, siyasi tutarlılık, ideolojik sağlamlığın bütün izlerini bu kitapta görebilirler.

50 kitap yazmış bir Genel Başkanımız varken…


Ne kadar kitap okuyor Öncü Gençler? Okuma alışkanlığı eğitiminizin bir parçası mı?

  • Işıkgün Akfırat: Okumak mücadelenin bir parçası. Türkiye gündemine bu kadar özgüvenle müdahale edebilmek için, Genel Başkanımızın kitaplarında bize miras bıraktığı perspektifi bir Öncü Gençlik üyesinin edinmesi gerekiyor. Bizim en büyük sermayemiz, bilimsel tahlilimiz, ondan kaynaklanan Türk milletine ve verdiğimiz mücadeleye güven. Bu da söylemle, konuşmayla olmuyor. Arkasında derin bilincin oluşturulması gerekiyor. Bu da ancak kitap okuyarak, geçmişin tecrübesini özümseyerek, tartışarak ve bugünün pratiğine o kitapların gözünden bakarak sağlanabiliyor.
  • Ayrıca şu an 50 üzerinde yayımlanmış kitabı, bir o kadar da hazırladığı kitabı olan bir Genel Başkanı olan partinin gençlik kolunun kitap okumama gibi bir seçeneği yok. Hedeflerini, iddiaların büyüklüğü açısından da her birimiz, Türkiye’yi yönetme iddiasındaki gençler olarak o düzeye, o birikime kendimizi taşımakla yükümlüyüz.

PARTİSİZ GENÇLİK HAREKETİ OLMAZ


İlker Yücel, partiye katıldığında  lise 2 öğrencisiydi. Hikayesi, Mustafa Kemal’in askerlerinin yolunun nasıl partiyle kesiştiğine örnek… Lise öğrencisiyken, bir grup arkadaşıyla sol partileri tek tek gezdiler. “Bir partiye girdik, duvarında Atatürk resmi yoktu diye eledik. Başka bir partiye gittik, yeterince ciddi bulmadık. ‘Bunların br çözümü yok‘ dedik. “O sırada Genel Başkan Haymana’da tutukluydu. Bir duruşmaya götürülürken Show TV’de götürülürken gördüm. Neden tutuklandı acaba? Bir grup arkadaşımla birlikte İşçi Partisi binasına gittik. Solcu gençleriz, Atatürkçüyüz, bir yol arıyoruz. Ekip olarak katıldık. 11-12 kişiydik.“

SORULARA CİDDİ CEVAPLAR

Esasen Atatürk’ün peşindesiniz…

  • İlker Yücel: Tabii. CHP’li bir ailenin çocuğuyum. Maraş olaylarını da yaşamış bir aile… Genel Başkan’ın Haymana’daki cezaevine götürülüşünü de gördükten sonra İşçi Partisi’ne gittik. 1 Mayıs’ta ne slogan atıyorlar ne döviz taşıyorlar? Yayın organlarına da baktık. Çok dergi çıkarıyorlar, bilgiye önem veriyorlar. Bizi karşılayan partililer, her sorumuza geniş açıklamalı cevaplar verdi, ilgilendi. O da bizi çok etkiledi. Geçiştirmedi. Partide şunu gördük: Türkiye gerçeğini bize anlatıyorlardı. Diğer partilerde sol teorik konulara giriyorlardı. Marx, Lenin, Mao’nun laflarına atıfta bulunuyorlardı. Bizim partide ise, lafı Atatürk devrimlerine getiriyorlar ve Türkiye için önemine değiniyorlardı. Üçüncüsü de kurumsal bir ciddiyet gördük. Diğerlerinden daha derli toplu dedik. Gide gele İşçi Partisi’nde karar kıldık.

Şimdi 38’e mi girdin, 20 yıl oldu. Üniversitede Öncü Gençlik tecrüben neydi?

  • İlker Yücel: Orta kuşak Aydınlıkçı oldum artık. Lisedeyken Tebeşir diye bir dergi çıkartıyorduk. Dergiyi, Doğu Perinçek hapisten çıktıktan sonra postaladım. Uzun da zaman geçmişti. Bir gün Karşıyaka İlçe binasından bana haber geldi: Doğu Perinçek seni arıyor, diye. Hemen binaya gittim. Telefonla konuştum. Kaç bastınız, kapak konusunu güzel seçmişsiniz, vb. sözleri bizim çalışma hevesimizi çok artırmıştı. Liseden sonra Ege Üniversitesi’ne girdim, arkadaşlarla Atatürkçü Düşünce Kulübü’nü kurduk.

GENEL BAŞKAN AYDINLIK’IN ÖNEMİNİ VURGULADI

Gazeteci, siyasetçi ya da profesyonel devrimci olmak gibi hedefin oluşmuş muydu?

  • İlker Yücel: Öncü Gençlik eğitim kamplarındaydık. O zamanki Öncü Gençlik Başkanı İsmail Bölükbaşı, “Hedefiniz nedir?“ diye soruyordu. Herkes çeşitli isimler veriyordu, benim aklıma Adnan Akfırat geldi. O sıralar Aydınlık dergisinde onun haberlerini okuyordum, bilgi bu kişide toplanıyor, diye düşündüm. Hiç tanımıyordum ama her hafta özel haberleri, siyaseti şekillendiren haberlerini görüyordum. Aydınlık’ın önemini o zaman keşfetmiştim. Siyaset oluşturmakta Aydınlık’ın önemini, en önemli aracı olduğunu, yıllar sonra Genel Başkan yine söylemişti. Ben TGB’den ayrılırken Aydınlık‘ta görev alırken o gerçekleri bana bir kez daha hatırlatmıştı.

Ergenekon Balyoz tertipleri sırasında gazeteci değil, TGB Genel Başkanıydın…

  • İlker Yücel: Operasyonlar girince. TGB’nin kuruluşunda ilk Genel Sekreter Yardımcısı, sonra genel sekreter sonra da genel başkan oldum. Ulus eylemi, Silivri eylemi gibi kitlesel eylemlerden sonra Öncü Gençlik liderleri olarak oturduk ve partiye geçme kararı aldık. Merkez Yürütme Kurulu üyesiydim. Çok sayıda kadrosu hapisteydi, arka arkaya operasyonlar yemişti. Biz Ulus eyleminden sonra partiye geçme zamanımız geldi, kadrolar gidiyor, boşlukları dolduralım, diye karar aldık. Genel Başkan buna karşı çıktı. TGB’nin önderliğini dağıtmayın, iyi gidiyorsunuz, bunu bozmayın, dedi. Biz de Genel Başkan’ı anlayamadık, partiye geçelim, dedik. Başkanın haklı olduğunu Gezi olayları patladığında gördük.

PARTİSİZ GENÇLİK HAREKETİ OLMAZ

2013 Şubat ayında Aydınlık Genel Yayın Yönetmeni oldun. Gençlik mücadelesi tecrübesinden birinci sırada ne sonuç çıkartıyorsun?

  • İlker Yücel: Partili olmak çok önemli. Partisiz bir gençlik hareketi düşünemiyorum. Rüzgâr sert geldiği anda savrulur. Türkiye tarihinde çok örneği var. Bir geleneğe yaslanmak, partinin ideoloji siyasi hattıyla yetişmek çok önemli. Bir sarmaşık gibi. Gençlik partisine sarıla sarıla büyüyebilir. Hiçbir destek olmadan büyüyemez. Aydınlıkçı gençler çok şanslı. Bir sarmaşık gibi partisine sarılarak büyüdü ve büyümeye devam ediyor.

Öncü Gençlik devamlılığını neye borçlu?

  • İlker Yücel: Öncü Gençliğin teorik derinliği siyasal kavrayışı ve örgütsel devamlılığı var. Parti olmasa bu üçünü inşa edemezdi. Üç ana gençlik kurumunun hepsi de bir partiye dayanıyor. Sırtını partiye dayanmayan bir gençlik hareketi olmaz.

KARŞIMIZA HER ZAMAN EN AMERİKANCILAR ÇIKTI

En çok kimlerle karşı karşıya kaldınız?

  • İlker Yücel: Ege Üniversitesi’nde sahte solcularla. Sahte solcular bize saldırıyordu. Atatürkçü Düşünce Kulübü’nü kurduğumuzda ilk etkinliğimizi PKK güdümündeki sahte solcular saldırdı. Öncü Gençliğin en son ODTÜ’de örneğini gördüğümüz gibi. Namık Kemal’i hedef alan sol gruplar, aslında Türkiye’nin tarihinden bihaber olduğunu, Kemalist devrimine düşman olduğunu görmemiz açısından çok önemli. Namık Kemal afişinin üzerine çarpı koydular. Atatürk’le de öyle, Dersim demek, Seyit Rıza hayranlığı… Öncü Gençlik’e hep en Amerikancı olanlar karşı çıktı. Amerika’ya en yakın kimse o karşımızdaydı. Mesela Taraf gazetesi. Bugün de HDP ittifakını savunan, vatan savunmasına karşı çıkanlar Öncü Gençliğin tam karşısında. En Amerikancı olan en karşısında.

TGB’yi bir avuç genç kurdunuz. Büyümesini neye borçlu?

  • İlker Yücel: Vatan Partisi içinde çekirdek bir grup, TGB kuruluşuna önderlik etti. TGB’nin olmasını sağlayan da Vatan Partisi’ndeki siyasal akıldı. Biz o dönem CHP Gençlik Kolları, DSP (o zaman hareketli bir partiydi), Ülkü Ocaklı gençlerin de olduğu ADK’ları birleştirdi. Türkiye bir tertipler dönemine girdiği için, o dönemki gençlik kurumları bir araya geldi ve TGB’nin kurumsallaşmasını hızlandırdı. TGB, Yeni Anayasa çalışmasını, Akil Adamları, Milli Bayramları yasaklama girişimini göğüsledi. Ergenekon sürecinde tertiplerin deşifre olmasını sağladı. Çuval eylemi gibi milletimize moral veren eylemlere önderlik etti. Ve o tertip gemisi alabora oldu. Su almaya başladı ve bir süre sonra o blok dağıldı.

Yadigar Özen, Öncü Gençlik Genel Başkanvekili. 2009’den beri parti üyesi. On yıllık partili. Fizikçi. “Biraz geç kavuşanlardanım“ diyor. Neden keşke diyor? Tecrübe farkı, lisede partili olursa hayata bakışa, üniversite seçimini de etkiliyormuş. Değişik bir yaşam felsefesi sunuyor parti bilinci. Peki, bambaşka bir insan mıydı? Yo, Atatürkçüydü, siyasetle ilgiliydi, ama üniversite hayalleri farklıydı… Örgütlenme başarısını bakın nasıl güvenle anlatıyor:

  • “Bireyciliğe karşı ideolojik mücadele veriyoruz. Türkiye’nin gençliğe dayalı bir tarihi var. Bizim toprakların gençliği her zaman siyasi olmak zorunda. Atatürk’ün emanetinde de gençlik var, ona emanet etmiş Cumhuriyeti. 80’lere gelinceye karar gençliğin başına gelen cezaevi süreçleri, baskılar var. Bu kaotik ortam sonunda Amerika’nın yarattığı yeni bir gençlik kuşağı var. Siyasetten uzak tutulan bir gençlik, aynı zamanda yine Amerika’nın pompaladığı bireycilik! Gençliğin kendini birey olarak özgür ifade ettiği yeni alanlar açtılar. Gençlik artık örgütsüz, onu da özgürlüğünü kısıtlayıcı görüyor. Birey olarak özgürlük alanları peşinde. Ancak bu da Türk toplumunun kültürüne aykırı. Türk toplumunda tarih boyunca kader birliği var. Girişimlerini boşa çıkartıyoruz…“

Işıkgün Akfırat, Öncü Gençlik Merkez Yürütme Kurulu üyesi. 1993 doğumlu. Partiye 2008’de üye olmuş.

  • “Ben partiye doğanlardanım, ama lise yıllarının başına kadar siyasetle ilgili değildim. Ergenekon siyasetle ilgilenmeme gibi bir şans bırakmadı. Türkiye’de ne olup bitiyor anlamaya çalışırken tertibi göğüsleyen yegâne merkez olarak partiyi gördük. Örgütlülük hayatı başladı. Felsefe okudu, yüksek lisans yapıyor. Ergenekon döneminde önce lise örgütünde, sonra Boğaziçi Üniversitesi’nde devam etti. İlk girdiğimizde 2011’de güney meydanda Apo posterleri asılır, gerilla marşlarıyla dışardan taşınan 3-4 yüz kişiyle kutlamalar yapılırdı. PKK’nın kuruluşu, Apo’nun özel günlerinde, vs. Güney meydanda ateşler yakılır, halaylar çekilirdi. Bir şey yapılamazdı. Açılım zamanıydı. Türkiye’de açılıma tepkinin ortaya çıkmasını çıplak bir şekilde gördüm…“

oncugenclik.org.tr