Ana Sayfa Yazılar ÖZGE YAREN ENÇ YAZDI: YILDIRIM KOÇ – TÜRKİYE’DE İŞÇİ SINIFI VE SENDİKACILIK...

ÖZGE YAREN ENÇ YAZDI: YILDIRIM KOÇ – TÜRKİYE’DE İŞÇİ SINIFI VE SENDİKACILIK (DÜNDEN BUGÜNE)

1632

Özge Yaren Enç, Öncü Gençlik İzmir Basın Sorumlusu

Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve ODTÜ Öğretim Görevlisi Yıldırım Koç’un bu kitabı 2013 yılında basılmış. Kitap, oldukça değerli bir başucu kitabı niteliğinde. “İşçi kimdir, Türkiye’de sendikanın geçmişi ve geleceği, İşçiler ne kadar güçlüdür?” sorularına ve daha birçok soruya dair yanıtlara bu kitapla ulaşmak mümkün.

Koç, işçi tanımını oldukça yalın biçimde “Geçimini işgücünü satarak sağlayan kişi” olarak tanımlanıyor. Sayın Yıldırım Koç, bu bölümde adeta sorduğumuz soruları duyarak şöyle cevap veriyor: İşçi kimdir? Ne kadar gereksiz bir soru, değil mi? “İşçi”nin kim olduğunu kim bilmez ki; herkes bilir! Bu kitabın ilk sayfasında “işçi kimdir?” sorusuyla karşılaştığınızda büyük olasılıkla böyle düşündünüz. Ve belki de devam ettiniz: “Bu yaşımdan sonra bir de bana işçinin kim olduğunu öğretmeye kalkıyorlar.

Kafanızı Değiştirin!

Ardından çoğumuzun zihnindeki ‘hatalı işçi kavramını’ yerle yeksan ediyor. İşçi denince kafasında bir tezgâhın başında mavi tulumuyla ve kocaman balyozuyla beliren bir babayiğit resmi canlananlara “Kafanızdaki “işçi” resmi böyleyse, yanlış biliyorsunuz. Eğer sizin “işçi” anlayışınız buysa, dünyadan habersizsiniz; bu konuda ya hiçbir ciddi yayın okumamışsınız ya da okuduklarınızı anlamamışsınız.” diyor ve ekliyor “Kafanızı değiştirin.”

Kavram Karmaşasına Son

Bu kitabın belki de benim için en faydalı yanı, zihnimdeki kavram karmaşasına son vermesi oldu. Eminim okuduğunuzda sizler de benim gibi düşüneceksiniz. Örneğin, emekçi ve işçi kavramının aynı olduğunu düşünüyorsanız bunun yanlış olduğunu kitabı okuduğunuzda anlayacaksınız. “İşçilik bilinci nedir, sınıf bilinci nedir, sınıf kimliği nedir?” sorularının cevaplarına bu kitaptaki oldukça berrak anlatım sayesinde ulaşabileceksiniz. 

Sendikal Örgütlenme Biçimleri ve Sendikacılığın Tarihi

Yıldırım Koç, sendikanın amacını “Kendiliğinden gelişen işçi sınıfı hareketinde sendikaların amacı, kapitalist düzen içinde işçi gruplarının veya işçi sınıfının yaşama ve çalışma koşullarını geliştirmektir.” diyerek açıklıyor. Marksist hareket içinde sendika çalışmaları konusunda “devrimci sendikacılık, sınıf ve kitle sendikacılığı, sınıf sendikacılığı, kitle sendikacılığı, toplumsal hareket sendikacılığı, çağdaş sendikacılık” anlayışlarının varlığını öğrendiğimiz kitap, dünyada hangi ülkelerde hangi anlayışın etkin olduğunu da bizlere anlatıyor. “Sendika emperyalizmi” kavramıyla Avrupa sendikacılığına ışık tutuyor. Hedefleri başka ülkelerin sömürülmesiyle kendi refahlarını sağlamak olan bu sendikalar, devletlerinin emperyal politikalarını da doğal olarak desteklemişlerdir. Ülkemize baktığımızda ise sendikacılığın diğer ülkelere göre daha geç geliştiğini biliyoruz. Osmanlı’dan elle tutulur bir işçi sınıfı mirası almamış olmamız da bunun sebeplerinden. “1908 yılına kadar bilinen tek ücretli örgütü, 1894\95 yıllarında İstanbul’da devlete ait askeri fabrikada (Tophane) kurulmuş olan Osmanlı Amele Cemiyeti’dir.” 2. Meşrutiyet, pek çok alanda olduğu gibi işçi hareketlerinde de eylem ve örgütlülüğün gelişmesine ön ayak olmuştur. 1913-19 arasında herhangi bir örgütlülük ve eyleme rastlanmazken 1919-22 arasında İstanbul’da sendikalar kurulur. Bu süreçte işgal kuvvetleri, direnişe destek vermedikleri sürece bu sendikaları desteklemişlerdir. Tıpkı bugün olduğu gibi o gün de düşman güçlerden fonlanan kimi sendikalar bağımsızlık mücadelesine sırt çevirmişti. Burada Yıldırım Koç, dönemin önemli ikilemlerinden birini gündeme getiri. “Bu dönemin önemli bir diğer özelliği, sendikacılık hareketinin birçok ülkede karşılaştığı ikilemdir. Ülke işgal altındaydı. Sendikaların öncelikli görevi, kendi temsil ettikleri üyelerin hak ve çıkarlarını korumakla mı sınırlıydı; yoksa bağımsızlık mücadelesine katılmak mı gerekiyordu?” Burada kısa vadeli hak ve çıkar arayışlarını değil topyekûn ulusal mücadeleyi temel almak gerektiğini söylemek gerekir.

Kitabın ilerleyen sayfalarında tarihsel süreçte sendikacılığın gelişimi anlatılmaya devam edilirken verilen çarpıcı örnekler hem yakın tarihi anlamlandırmak hem de günümüzdeki süreçleri daha iyi yorumlayabilmek adına bizlere bir kapı açıyor.

 Kitabın son sayfalarına geldiğimizde ise Türkiye’deki sendikaların iç yapı ve sorunları, siyasi partilerle ilişkileri ve sendika içi demokrasi konuları işlenmektedir.

Bir solukta okunacak bu kitap, bizlere oldukça önemli bilgiler öğretiyor, yeni kavramlarla dağarcığımızı geliştiriyor…

Herkese iyi okumalar dilerim…

#OkuyanYazsın

oncugenclik.org.tr