Ana Sayfa Manşet Raşit Ekinci yazdı: ABD Yalanlarına Karşı Ortak Mücadele: Türkiye-Rusya Dostluğu

Raşit Ekinci yazdı: ABD Yalanlarına Karşı Ortak Mücadele: Türkiye-Rusya Dostluğu

1358

Rusya’nın sınırlarındaki NATO tehdidine karşı başlattığı Ukrayna Harekatı, Türkiye’nin Rusya ile olan ilişkilerinin mevcut durumu ve nasıl olması gerektiği konusunda çeşitli tartışmaları tekrardan hararetlendirdi.

Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkileri iyice kavramak için iki ülke arasındaki hem tarihsel birikimi hem de bugünkü saflaşmaları doğru tespit etmek gerekiyor.

Mazlum Milletlere İlham Veren Demokratik Devrimler

19. yüzyılın sonlarında Avrupa’da ortaya çıkan demokratikleşme hareketleri sadece Avrupa ile sınırlı kalmamış, başta Türkiye ve Rusya olmak üzere birçok milleti etkisi altında bırakmıştır. Bu hareketlenmeler yaşanırken Çarlık Rusyasının Japonya’ya karşı aldığı ağır yenilgi başta ekonomik olmak üzere sosyal olarak da çökmüş olan Rus halkının demokratik hareketlerinin ateşleyicisi olmuştur. 1905 yılında Rus halkının mücadelesi Çarlığa karşı meşrutiyeti kabul ettirmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu’nda 1876 yılında ilan edilen 1. Meşrutiyetin kaldırılması sonrası devrimci rüzgâr kırılmış fakat Türk devrimcileri, 1905 yılında Rus halkının mücadelesi ile tekrardan cesaretlenmiştir. Bu cesaret 1908 yılında 2. Meşrutiyetin (Hürriyet Devrimi) ilanı ile sonuçlanmıştır.
Türk ve Rus halklarının estirdiği rüzgâr sadece iki ülke sınırlarında kalmamış, İran ve Çin halklarının demokratik devrimleri de bu süreci takip etmiştir.

Emperyalizme Karşı Cephede Başlayan Dostluk

Çarlık Rusyası, Birinci Dünya Savaşına giden yıllarda İngiliz ve Fransız emperyalistleri ile Osmanlı Devleti topraklarını paylaşan gizli anlaşmalar yapmıştı. İtilaf Devletlerine Çanakkale’de geçit vermeyen Türk Milleti Çarlık Rusya’nın da sonunu hazırladı. Zaten zor durumda olan Çar İmparatoru artık halkın talepleri karşısında çaresiz kaldı ve 1917 yılında Lenin önderliğinde Sovyet Devrimi gerçekleşti. Türkiye’den bakarsak, 1917 Sovyet Devrimi bizim o zamanki baş düşmanımız olan Çarlığı devirdi. Sovyet Rusyası artık Türkiye’nin yanındaydı. Kuzeyden yönelen tehdit bertaraf edilmiş oldu.

Kurtuluş Savaşı’nda Türk-Rus Dayanışması

Türk-Rus ilişkilerinin derinleşmesi yalnızca 1. Dünya Savaşı ile sınırlı kalmadı.1921 Moskova Antlaşması ile Ankara Hükümeti’ni tanıyan devletlerden Sovyetler Birliği ile ilişkiler Kurtuluş Savaşı’nda Türkiye’ye lojistik ve asker yardım olarak da devam etti.

Atatürk, 28 Mart 1922’de Büyük Taaruz’un hemen öncesinde Türk ordusunu denetlerken yanında Sovyet elçisi olarak ülkede bulunan Semyon Ivanoviç Aralov da vardı.

Emperyalizme Karşı Zafer Kazanan İki Devlet

Türk ve Rus halklarının bağımsızlıklarını ilan etmeleri ile birlikte iki ülke arasındaki dostluk pekişmiştir. 1930’ların en hızlı gelişen ekonomisine sahip iki ülke olan Türkiye Cumhuriyeti ve Sovyetler Birliği hem siyasi olarak hem de askeri, ekonomik iş birliklerini devam ettirmiştir ve emperyalizme karşı mücadele eden milletlerin en önünde yer almışlardır. Atatürk, o tarihsel koşullarda, bağımsız kalmanın devrimi sürdürmenin güvencesini Sovyet dostluğunda görüyordu. Çünkü o tarihte Sovyetler Birliği’yle dayanışma, basit bir dış siyaset tercihi değil, devrimin kaderini belirleyen bir mevzilenmeydi. Türk Devrimi, zamanın dünya dengelerinde emperyalizmin denetimi altına düşmemek için Rus Devrimiyle el ele yürümek zorundaydı.

Atatürk’ün Vasiyeti: “Sovyet Dostluğundan Ayrılmayın”

Atatürk 1937 yılında Başbakan Celal Bayar, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras ve Kılıç Ali ile görüşüyor. Onlara vasiyet niteliğindeki şu sözleri söylüyor:

Sovyetler Birliği’ne karşı asla bir saldırı politikası gütmeyeceksiniz. Doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak Sovyetler’e yöneltilmiş herhangi bir antlaşmaya girmeyecek ve böyle bir antlaşmaya imza koymayacaksınız.”*

Yaklaşan İkinci Dünya Savaşı tehdidini gören Mustafa Kemal Atatürk stratejik bir vasiyet bırakmıştır. Türk – Rus ilişkilerinin hem bölgemiz için hem de emperyalizme karşı mevzi kurmada ne kadar hayati olduğunu tespit etmiştir.

Kemalist Devrimin Kireçlenmesi ve SSCB’nin Dağılması

Türk-Rus ilişkileri daima birbirini etkilemiştir. Demokratik devrimlerle beraber başlayan iş birliği 1945’lerden sonra Kemalist Devrim kadrolarının Kemalizmi terk etmesiyle, 1950’lerde Sovyetler Birliği’nin sosyalizmden geriye dönüş süreçleri aynı zamana denk düşmektedir. Türkiye’nin 1952’de NATO’ya girmesiyle Sovyetler Birliği ile arası tamamen açılmış, Atatürk’ün tek vasiyeti yerine getirilmemiştir.

Türkiye Atlantik Zincirlerini Kırıyor Dostlarıyla Birleşiyor

Türkiye, İkinci Dünya Savaşından sonra Sovyet düşmanlığı kışkırtmalarıyla Atlantik sistemine bağlandı. Ve o sistem içinde bağımsızlığını, üretim ekonomisini, özetle Atatürk Devriminin kazanımlarını kaybetti. Atlantik sisteminde dostları ile düşman olan, komşularıyla hasım olan, borca batan Türkiye 2014 yılından itibaren adım adım Atlantik kampının dışına çıkıyor ve özgürleşiyor. Türkiye, Atatürk’ün Rusya ile dostluk mirasını tekrardan keşfediyor. Türkiye’nin ABD emperyalizmine karşı başta Rusya ve Çin olmak üzere dostları ile birlikte bu mücadeleyi vermesi stratejik bir zorunluluktur. Bu strateji sadece Türkiye’nin değil tüm mazlum milletlerin reçetesidir.

Türk – Rus dostluğunu hedef alan Amerikancılar tarihi çarpıtarak Türkiye’nin Atlantik zincirlerini kırmasını Asya’daki yerini almasını ve başta Rusya olmak üzere ABD emperyalizmine karşı mücadele eden dostlarıyla iş birliğini baltalamaya çalışmaktadır.

Türkiye’nin Suriye’de PKK’nın kökünü kazımasına karşı çıkanlar Rusya’nın NATO’nun Ukrayna üzerinden kurduğu planları bozmasından da rahatsız.

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki milli davasını saldırganca bulanlar, Rusya’yı Çarlık İmparatorluğu olmakla suçluyor.

Türkiye’nin NATO kuşatmasını yarmak için komşularıyla işbirliğinden rahatsız olan Amerikancılar Türkiye’yi yalnızlaştırmak için varını yoğunu ortaya koyuyor.

Fakat bütün bu çabaların boşa olduğunu görüyoruz. Türk Milleti savaşı da savaşın taraflarını da çok net tespit etmektedir. Türkiye’nin ihtiyacı olan strateji ise Rusya, İran, Çin, Irak, Suriye, Azerbaycan gibi ülkeler ile birlikte ABD emperyalizmine karşı toptan bir mücadele vermektir. Türkiye ile Rusya’nın çatışmasını körüklemeye çalışan Batı planları tutmamaktadır.

Yapılan anketlerde Türkiye’de ABD ve NATO karşıtlığı %90’ların üzerindedir.

Önümüzdeki en önemli görev Türkiye’nin Karadeniz’den Akdeniz’e ittifak birikimini daha iyi değerlendirmesi, komşularıyla beraber ABD emperyalizmine karşı cepheyi daha da güçlendirmesi ve önündeki tarihi fırsatı değerlendirmesi gerekmektedir. 1945’lerden beri Atlantikte boğulan Türkiye şimdi Asya’daki öncü konumuyla nefes alacaktır.

Kaynakça ve Dipnotlar

  1. Tevfik Rüştü Aras, Atatürk’ün Dış Politikası, 2. basım, Kaynak Yayınları, İstanbul, Mart 2010, s.149
  2. Doğan Avcıoğlu, Millî Kurtuluş Tarihi IV, 3. basım, Tekin Yayınevi, İstanbul, 1978
  3. Mehmet Perinçek, Atatürk’ün Sovyetlerle Görüşmeleri-Sovyet Arşiv Belgeleriyle, 4. basım, Kaynak Yayınları, İstanbul, Kasım 2014
  4. Ali Fuat Cebesoy, Siyasî Hatıralar II, Temel Yayınları, İstanbul, 2002

Raşit Ekinci
Öncü Gençlik Antalya İl Başkanı, GYK Üyesi