Ana Sayfa Yazılar SEZER ÖZSEVEN YAZDI: YENİ CHP’NİN ALTI OK’U

SEZER ÖZSEVEN YAZDI: YENİ CHP’NİN ALTI OK’U

3041

Sezer Özseven/Öncü Gençlik MYK Üyesi ve Ankara İl Başkanı

Cumhuriyet Halk Partisi bugün(25.07.2020) 37. Olağan Genel Kurultayı’nı gerçekleştiriyor. Bu kurultayın çağrısını hepimizin ilk gördüğünde şaşırdığı bir sloganla yaptılar: Altı Ok’un izinde yürüyoruz iktidara! “1930’ların CHP’si” olmamakla övünen, Atatürk’ün yaptığı her şeyin karşısında yıktığı her şeyin yanında olan bir partinin “Altı Ok’un izinde” sloganını kullanması gerçekten de şaşılacak şeydi. Ancak çok geçmeden anladık ki o Altı Ok bizim bildiğimiz Altı Ok değilmiş. Gelin o Altı Ok’un neler olduğuna bakalım.

1- Etnik “Milliyetçilik”: Bölücülerle İttifak

CHP Atatürk’ün özü bağımsızlık olan ulus devlet milliyetçiliğinin karşısına özü bölücülükle ittifak olan etnik unsur milliyetçiliğini koyuyor. Kılıçdaroğlu’nun bugünkü kurultayda yaptığı konuşmaya baktığımız zaman PKK’nın meclisteki temsilcisi olan HDP ile “dostluk” görüyoruz. Sırtlarını YPG-PYD’ye yaslayan, sırtlarındaki dayanak çürük çıkınca kafa üstü devrilip hapishaneleri boylayan HDP yöneticilerini görüyoruz. Öcalan’ın heykelini dikme vaadinde bulunan Demirtaş’ı görüyoruz. Soros’un Türkiye’deki temsilcilerinden olan Osman Kavala’yı görüyoruz. Asfalt altlarına mayın döşeyip askerlerimizi şehit eden HDP’li belediyelere atanan kayyumları hedef almayı görüyoruz. Türkiye’yi eyaletlere bölmeyi amaçlayan Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nı görüyoruz. Tüm bu söylemler ve eylemler çerçevesinde yeni CHP’nin milliyetçilik ilkesini yeniden yorumlayarak ters yüz ettiğini söyleyebiliriz.

2- Cemaatlere Özgürlük “Laikliği”: FETÖ ile İttifak

Türkiye’yi şeyhler, dervişler, müritler ve tarikat mensupları yapmamayı hedefleyen Atatürk laikliği ile bugün bir tarikat şeyhinin gazeteleri kapatılmasın diye gazete önünde kendini zincirleyen CHP’nin laikliği aynı olmasa gerek. CHP’nin eğip bükerek tersine çevirdiği laiklik oku ise cemaatlere özgürlük laikliği olarak açıklanabilir.

Türkiye bugün FETÖ’yü temizleyerek tarihinin en devrimci laiklik atılımlarından birini yapmaktadır. Yıllarca ABD’nin Gladyo’su olarak çalışmış FETÖ uzun bir temizlik sürecinin sonunda bitme noktasına gelmiştir. Türkiye gittikçe laikleşirken CHP gittikçe cemaatçileşmektedir. FETÖ’nün gazeteleri, televizyonları önünde kendini zincirleyen, örgüt üyelerini mitinglerde alkışlatan CHP hızını alamayarak Furkan cemaati, Adnan Oktar cemaati gibi cemaatlere destek çıkmıştır. Hatta terör örgütüyle ilişkisi bulunan tüm bu cemaat mensuplarının salıverilmesi için Adalet yürüyüşleri dahi düzenlemiştir.

3- Devletsiz “Devletçilik: Bırakınız Yiyelim

1930’ların CHP’si Altı Ok’un en sistemli biçimde uygulandığı dönemi ifade etmektedir. En çok da devletçilik okunun hayata geçirildiği yıllardır 1930’lar. Bu yüzden Sayın Kılıçdaroğlu “Biz 1930’ların CHP’si değiliz” derken aslında 1930’larda yapılan sanayii yatırımlarını, kalkınma planlarını ve diğer büyük devrimci atılımları hedef almaktaydı.

Büyük Buhran’ın hemen ertesinde Türkiye dünya çapında yaşanan krizden çıkışı devletçi ekonomik atılımlarla sağlamıştır. Tüm dünya ekonomileri 1930’larda sadece Türkiye ve Sovyetler Birliği büyümekteydi. Bunun da sırrı devletin payının belirleyici olduğu planlı bir ekonomiydi.

Yeni CHP’nin devletçiliğinde ise devlet üreten değil sadaka veren konumundadır. Sosyal demokrasinin “sosyal devlet” diyerek süslediği sadakacılık devleti üretim sürecinde sadece sadaka veren bir aktör olarak görmektedir. Devlet üretim sürecine dahil olmamaktadır. Özel şirketlerin ekonomi üzerinde uyguladığı diktatörlüğü izlemekle yetinip kriz dönemlerinde açlık koşullarında yaşayan halkın rahatsızlığını gidermek için ağzına bal sürme misyonu üstlenmektedir. Bu yüzden yeni CHP’nin devletçiliğinde devlet yoktur. Kılıçdaroğlu da sunduğu programla bu yiyiş sürecine dahil olmaya aday olmakta ve sadaka ekonomisini sürdürmeyi vaat etmektedir.

4- Sırça Köşklerde “Halkçılık”: Milletvekili Maaşları Yetmiyor…

Atatürk’ün ölümünden sonra tüm mal varlığını milletine bağışlamasının altında çok önemli bir felsefe yatmaktadır. Atatürk aslında örnek bir lider profili yaratmaya çalışmıştır: Halkın içinden çıkan, halkın çıkarları için çalışan ve tekrar halka dönen lider. Halkçılığın özü halktan gelip halka gitmektir.

2006 yapımı “Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?” filminde akıllara kazınan bir sahne vardır. Karagöz vergi veren ancak hak verilmeyen yörükleri hatırlatarak sormaktadır “Siz yapınca alışveriş de biz yapınca neden sadece veriş olur? Alış kısmı nerededir” diye. Yeni CHP’nin halkçılık anlayışında ise tek yönlü bir alış vardır. Halktan oylar alınmaktadır, itibar alınmaktadır, maaş alınmaktadır ancak iş veriş kısmına geldiği zaman hepsi ortadan kaybolmaktadır. Halkın acısı olduğunda sevinci olduğunda onlar Sırça Köşklerinde oturmaktadırlar. Ancak ne zaman milletvekili maaşlarına zam yapılması gündeme gelse o zaman Sırça Köşklerinden inmektedirler.

Halkın hali ile hemhal olmayan halkçılık yine içinde halkın olmadığı bir halkçılıktır. Lafa gelince, ajitasyona gelince, edebiyata gelince, kürsüye çıkınca halk kelimesinden başka bir kelime duyamazsınız ama kürsüden inince o kelime birden yabancı bir kelime olur onlar için.

5- Yalnızca Bayramlarda “Cumhuriyetçilik”: Sahi Cumhuriyet Neydi?

Cumhuriyet neydi sahi? Yalnızca bayramı olan bir kavram mı? 29 Ekimler’den 29 Ekim’lere hatırlanan… Yoksa devlete adını veren bir rejimin adı mı?

Rejimler devletler bir sistem, bir yapı kurarlar. Cumhuriyet rejimi de Türkiye’de bir yapı kurmuştur. Biçimleri anayasada korunan, özü Altı Ok olan bir yapıdır bu. Bu yüzden cumhuriyetçilik demek komple bu yapıyı yaşatmak demektir.

Yeni CHP’ye baktığımızda ise cumhuriyet kelimesi bazen bayramlarda hatırlanan bazen de yersiz “diktatörlük” suçlamalarına karşı hatırlanan bir kelime. Cumhuriyetin faziletlerini yaşatmak gündeme geldiği zaman unutulan cumhuriyet ya da rejim, terör örgütü üyesi olan “gazeteciler” tutuklandığı zaman hatırlanagelen bir şey yeni CHP için.

6- ABD Himayesinde “Devrimcilik”: Bir Tur Da Biz Hükümet Olalım

Atatürk’ün devrimcilik ilkesi hem devrimleri hem de Altı Ok’u yaşatmak ve daha ileriye götürmek anlamına gelen kapsayıcı bir ilkedir. “Durursak düşeriz” şiarının ilkeleşmiş halidir. Atatürk devrimlerinin en önemli güvencelerindendir.

Esasında devrimleri bir kenara bıraktığımız diğer ilkeleri korumak bakımından yeni CHP’nin devrimcilik ilkesi bir tutarlılık içerisindedir. O da yeni CHP’nin yukarıda saydığımız diğer beş ilkesini yaşatmaktadır. Yeni CHP kendini “solcu” olarak gösterebilmek için kendince bir devrimcilik ilkesi uydurmak zorunda kalmıştır.

Yeni CHP’nin devrimciliği ABD planları içerisinde muhalefet etme, halk hareketi tezgahlama ve iktidar olmaya çalışma perspektifli bir devrimciliktir. Geçtiğimiz aylarda yayınlanan RAND Raporu’nda sunulan iktidar formülü tam da yeni CHP’nin iktidarı devirme formülüyle örtüşmektedir.

Yeni CHP bu planlar içerisinde ABD’den rol talep etmektedir ve bunu da “devrimcilik” paravanının arkasına saklanarak gizlemeye çalışmaktadır ancak bu konuda da kabiliyetleri çok sınırlıdır.

Atatürk’ün Altı Ok’u Hala Capcanlı

Atatürk devriminin programı ve en özlü ifadesi olan Altı Ok bugün hala geçerlidir. Türkiye’nin önünde sorunları Altı Ok programı ile çözebiliriz ancak bu Altı Ok yeni CHP’nin eğip büktüğü ve nihayetinde kendisine saplanacak olan Altı Ok değildir. Türkiye Atatürk’ün Altı Ok’unu zaten keşfetmiştir. Altı Ok bugün Fırat’ın doğusunda, Doğu Akdeniz’de, Türk yargısının ve bürokrasisinin içinde mevzidedir ve hayatın içindedir.

oncugenclik.org.tr, 26.07.2020