Ana Sayfa Yazılar Teslimiyeti zafer gibi sunmak

Teslimiyeti zafer gibi sunmak

319

Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Utku Reyhan

Şimşek – Hafize Gaye Erkan tercihi NATO’ya teslimiyetin ipucuydu. Belli ki seçim öncesinde başlayan bir karardı. Türkiye 15 Temmuz Amerikancı darbesine direndi ama ekonomide gelinen nokta hükümetin gardını düşürdü. Şimdi nakavt olmamak için elini havaya kaldırıyor.

Kimi AK Partili ve MHP’li dostlar, seçim öncesi Batılı emperyalistlere verilen sıcak mesajların, seçime kadar uygulanan bir taktik olduğunu, köprüyü geçene kadar ayıya dayı dediklerini seçimin ardından durumun değişeceğini söylüyorlardı. Ancak yanıldılar.

TÜRKİYE–RUSYA DAYANIŞMASI BALTALANIYOR

NATO zirvesiyle birlikte, Türkiye Rusya ile dostluk politikasını neredeyse terk etti. Kendisini, 15 Temmuz’un faillerinin eline bıraktı. Türkiye, NATO’nun 4400 sayfalık kararına imza attı. Karar, NATO’nun Rusya’ya dönük yeni savunma planını içeriyor. Avrupa ve ABD’nin güvenliği için Türk Boğazları, İzmir ve Kıbrıs’ın Rusya’ya karşı kullanılması bu planda yer alıyor. Üstelik daha önceki benzer kararlarda bu kısımlara itiraz etmiştik.

Gerçekçi değil şüphesiz. Türkiye’yi Rusya ile Batı’nın isteğiyle bir savaşa sokmak olası değil. Ancak bütün bu yapılanlar, Türkiye ile Rusya’nın dayanışmasını baltalar. Türkiye Batı karşısında yapayalnız kalır. Belki de amaç bu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Ukrayna’nın NATO üyeliğine verdiği açık destek, onun bu tuzağa düşmeye hazır olduğunu gösteriyor.

Aradan geçen 70 yılın sonunda, Türkiye’ye Batı tarafından biçilen rolün hâlâ Soğuk Savaş döneminin kalıntıları. Türk Milleti ve Türk Ordusu, kendisi için değil, Batı’nın çıkarları için Rusya’ya ve aslında bütün Asya’ya karşı tampon olarak kullanılmak isteniyor. Türkiye’nin gerçek üreticileri değil ama montajcı, al-satçı, modern tefeci geleneksel büyük sermayesi de bu plana sadık. TÜSİAD, bir yıl önceki AK Parti’den rahatsızdı. Bugünkü AK Parti ise onların iktidarı neredeyse.

ABD İLE SURİYE PLANI YAPMAK

İktidar çevresinde, “Amerika’nın Sesi” bülteni yayınlayacak kadar ABD’ye yakın olan bir yayın grubu, İhlas’ın sahibi olduğu Türkiye gazetesi 18 Temmuz’da manşet attı: “Geri dönüşte ABD ile işbirliği”

Buna göre Türkiye NATO zirvesinde önemli kazanımlar elde etmiş. ABD ile yapılan anlaşma gereği, PKK/PYD, Fırat’ın batısındaki kısımları terk edecekmiş, Fırat’ın doğusuna geçecekmiş, onların yerine ÖSO gelecekmiş. Böylece Fırat’ın batısına Türkiye’den 3 milyon sığınmacı geri dönecekmiş. Üstelik ABD bölgeye bu işleri yürütmek için 2 bin 500 asker gönderiyormuş.

Aynı kulisi, dün de Yeni Şafak yazarı Bülent Orakoğlu yazdı. Sonunda NATO ve ABD, “Türkiye’nin PKK’dan çok daha kıymetli olduğunu anlamış” ona göre. Ezikliğe bakar mısınız? Ve bu hamlenin amacı da İran’ı etkisizleştirmekmiş. İran, PKK’dan daha tehlikeliymiş. Doğrusu PKK ancak böyle bir söylemle arkalanabilirdi.

Üstelik bir de alenen yalan söylüyorlar. PKK’nın boşalttığı yere yerleşeceğini söyledikleri ÖSO, onların yazdıkları gibi Türkiye’nin kontrolünde olan Suriye Milli Ordusu değil. ABD Ordusunun Kongre’ye sunduğu 1 Nisan-30 Haziran raporunda, desteklediklerini ifade ettikleri Syrian Free Army (SFA). Yani Suriye Özgür Ordusu.

DAVUTOĞLU ZEKÂSI

Demek ki bu Amerikancıların iddiasına göre, Fırat’ın batısına Amerikan kuklası PYD yerine Amerikan kuklası SFA geliyor. Üstelik 2 bin 500 Amerikan askeri ve elbette yine tonlarca silahla birlikte! Sınırımıza düşman çağırıyoruz. Böylesi ancak Ahmet Davutoğlu’nun stratejik zekâsıyla mümkün olabilirdi.

Tabii böyle bir anlaşma, doğal olarak, PKK/PYD’nin Fırat’ın doğusundaki varlığını sağlamlaştırma ve Türkiye’nin gözünde dahi meşrulaştırma anlamına geliyor. Sonuçta bu bir anlaşma ve PKK da anlaşmanın dolaylı da olsa bir tarafı.

FETİH HİKÂYELERİ

“Diplomatik zafer” dedikleri işte bu akla zarar, Türkiye’nin güvenliğiyle hiçbir ilgisi olmayan plan.

Üstelik Esad’ın yönetimindeki Suriye’ye göndermediğimiz 3 milyon Suriyeliyi de ABD kontrolündeki bu hayali bölgeye göndermeyi planlıyormuşuz. Suriye’de askerlikten kaçanları anlaşılan ABD askeri yapmayı düşünmüşüz. Hatta Bülent Orakoğlu, bu yöntemle “Halep yolunun açılacağını” da iddia ediyor. Şam’daki Emevi Camii’nde kılamadıkları namazı, Halep’teki Emevi (Ulu) Camii’nde kılacaklarını zannediyorlar hâlâ.

Bu hayali ‘fetih’ söyleminin, ABD karşısındaki ger adımları perdelemek için kullanıldığı çok açık. Hükümet ABD’nin oyununa gelirken, ‘oyun kurucu’ olduğumuzu iddia ederek durumu kurtarmaya çalışıyor.

KATİLİ GÖREVE ÇAĞIRMAK

Aslında sinyalleri önceki Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu vermişti. ABD’yi Suriye’deki sorunun çözümü için birlikte çalışmaya davet etmişti. Aslında bu katili, soruşturma ekibine dahil etmekten farksızdı. Hâlbuki Türkiye; Suriye, İran ve Rusya ile sorunu çözmek için ağır da olsa epey yol kat etmişti. Zaten, çözüm de bu ülkeler olmadan mümkün değil.

PKK/PYD’yi bitirecek, sığınmacıları ülkelerine gönderecek tek çözüm bu ülkelerle işbirliğiydi. Dümeni Batı’ya kıran AK Parti iktidarı ne PKK’yı bitirebilir, ne sığınmacıları gönderebilir. CHP-İYİ Parti’nin de NATO’cu olduğu hesaba katılırsa, Türkiye’nin Vatan Partisi’nin Suriye ile dostluk programından başka bir çözümü olmadığı daha da berraklaşıyor.