Uğurcan Yardımoğlu,Öncü Gençlik Genel Sekreteri
Düşürdün milletin en kahraman evladını ye’se
Ne melunsun ki rahmetler okuttun ruh-u iblise
2. İstiklal Savaşı günlerindeyiz. El Bab cephesinden gelen top sesleri yeni bir dünyanın habercisi. Eski dünya, Atlantik merkezli emperyalist sistem çatırdayarak çökerken, yeni uygarlığın güneşi doğudan doğuyor. Tıpkı geçen yüzyılın başında olduğu gibi 21. yüzyıla da bağımsızlık mücadelesi vererek giriyoruz.
Türkiyemiz, milli devletini çökertmek isteyen Atlantik cephesine karşı seferber olurken önce tarihine sarıldı. Yıkılmaya çalışılan cumhuriyet ayağa kalktı ve Atatürk yeniden keşfedildi. Bunu Amerikan raporlarında da görüyoruz: ‘Yeniden Uyanan Türkiye’ başlığını attıkları raporda emperyalistler, yeniden uyandıklarını söyledikleri ülkemizin daha önce uyandığını da ifade etmiş oldu. O uyanışın, Jöntürklerden Kemalistlere uzanan vatan ve devrim mücadelesi demek olduğunu görmek için de kahin olmaya gerek yoktur.
TARİHİN ÇÖPLÜĞÜNE EL UZATMAK
Başbakan Binali Yıldırım, AKP Gençlik Kollarının yaptığı ‘Sultan Abdülhamit Anmasında’ yaptığı konuşmada, Türkiye’nin her yerinde Abdülhamit’in eserleri bulunduğunu, onun torunu olduklarını söyledi.
Vatanımızın yedi ateşten geçtiği günlerde Türkiye’yi yönetenler düveli muazzamaya meydan okuma geleneğine mecburen atıf yapmaya başladı. Çünkü yedi düvele meydan okuma geleneği kendilerini yasladıkları tarihsel sembollerde değil Türkiye’nin devrimci birikiminde vardı. Türkiye’yi yönetenlerden başta Başbakan olmak üzere Atatürk’e Mehmet Akif’e atıfta bulunduklarını gördük. Çünkü İskilipli Atıf Hocalara, Şeyh Saitlere sarılarak PKK’yla, FETÖ’yle mücadele edilemeyeceği fakat Atatürk’e ve İsmet İnönü’ye ve Jön Türklere yaslanmak gerektiği kör göze parmak düzeyinde bellidir. Atıflar, Şeyh Sait’e olursa PKK’yla birleşirsiniz, atıflar Abdülhamit’e Vahdettin’e olursa İngilizlerin, Amerikalıların sevgisini kazanırsınız. FETÖ darbesiyle mücadele edeyim derken 1908 Hürriyet Devrimcilerine saldırırsanız, FETÖ’yle buluşursunuz. Ancak bu tarihi kavrayışa sahip olmayan Başbakan hem Atatürk’e hem Abdülhamit’e atıf yaptığı bir garabet sergiliyor. Atatürk’ün baskı rejimine son vermek ve anyasayı yeniden yürürlüğe sokmak, meclisin açılmasını sağlamak için Abdülhamit’e karşı hürriyet mücadelesine girdiğini bilmiyorsa biz hatırlatalım: Hem Atatürk’e hem Abdülhamit’e atıf yapılmaz.
Başbakan’ın aynı konuşmada ‘darbeci’ diye yaftaladığı devrimcilerden biri de Enver Paşa’dır. Hem Sarıkamış anması hem Abdülhamit anması yapan AKP hükümeti bu konudada garabetini sürdürüyor. Sarıkamış Harekatı, Abdülhamit’in Berlin Andlaşmasıyla Ruslara bıraktığı Kars, Ardahan ve Batum’u kurtarmak için yapılmıştı. Zaten Enver ve diğer İttihatçılar kaybedilen vatan topraklarını kurtarabilmek için Abdülhamit’i yıkmıştı.
1897 Türk-Yunan Savaşı’nda savaşı kazanan Mehmetçik’in kanını yerde bırakarak, büyük devletlere boyun eğen de Abdülhamittir. Bu koşullarda onu örnek almak demek, Fırat Kalkanı harekatını durdurup açılım sürecine dönmek demektir. Sultan Hamit’in torunları olduğunu iddia edenler, bugün Kıbrıs’ı Rum yönetimine teslim eder kesesini doldurmaya bakar. Abdülhamit Kıbrıs’ı İngilizlere kiralamıştı, tahttan indirildiğinde de şahsi serveti devlet hazinesine yakın büyüklükteydi.
Tarih, çocuk oyuncağı değil, dengesizliklerin sergileneceği piyes mecrası hiç değildir. Vatan savunması koşullarında elinizi tarihin çöplüğüne uzatırsanız sizi o çöplüğün içine çeker daha sonra deliğe süpürürler.
İSTİKLAL ŞAİRİNİN ESERİ ABDÜLHAMİT’İ YIKTI
En başta alıntıladığımız dizelerin şairi aynı zamanda İstiklal Marşı’mızı yazan Mehmet Akif’tir. Akif, hem esaslı bir vatansever hem de uğruna her türlü bedeli ödemeyi göze alan bir hürriyetperverdir. Çünkü Akif, hürriyetin vatanı savunacak olan millet için belirleyici önemini biliyordu. Çünkü Akif, Türkiye’yi Reval Görüşmelerinde açıkça paylaşan emperyalistlere karşı mücadele bayrağı açıyordu. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin 1908 Devrimi’nin kıvılcımını çaktığı olayın Reval Görüşmeleri olması tesadüf değildir. Vatan ve özgürlük mücadelesini bünyesinde birleştiren cemiyet önce köhnemiş istibdat rejimini yıktı ardından vatanımızın her karşını çılgınca savunduğumuz süreci başlattı. Orduyu, darbe korkusundan mermisiz talim yaptıran, donanmayı yine aynı korkudan hareketsiz bırakıp çürüten, ajanlarını emperyalistler yerine vatansever aydınların peşine takan Abdülhamit’i yıkmadan bağımsız bir Türkiye kurmak ve bütünlüğümüzü korumak mümkün değildi. Bu gerçeği şair diliyle ifade eden Akif’i örnek almak Başbakan için daha hayırlı olacaktır.Abdülhamit’in hayali projesi Marmaray, korkaklığını, servet düşkünlüğünü, baskıcılığını ve ihanetlerini örtmez. Türkiye’yi yönetenler böyle dönemlerde kiminle akrabalık ilişkisi kuracaklarını ve kimin eserlerine sahip çıkacaklarını iyi hesaplamalıdır.
İKİ KARPUZ BİR KOLTUĞA SIĞMAZ
AKP yöneticilerinin tarihi ters yüz etmesi, Türk Milletinin tarihi kavrayışına engel değildir. Çünkü güneş balçıkla sıvanmaz. Abdülhamit’in eserleri milletimizin hafızasında taptazedir. Başbakan, sultanın yurtdışına tahsil için gönderdiği öğrencilerin ona darbe yapmaya kalktığını dile getiriyor. İktidarı ‘tanrı adına’ zapt eden hükümdar sanki millet iradesine dayanıyor da birileri silahlı güç kullanarak bu durumu değiştiriyor gibi davranan Başbakan, Şeref Vapuru’na doldurulup Fizan’a sürdürülen Tıbbiyelileri bilmiyor olmalı. Öğrenmek için harp tarihi okuması yeterlidir:çünkü o tıbbiyeliler bu milletin varlık yokluk savaşında cepheye koşmuştur. Başbakanın ‘darbeci’ diye yaftaladığı İttihatçı subayların ve öğrencilerin itibarı Çanakkale siperlerine, Sarıkamış’a, Süveyş Kanalı’na,Kut’ülamare’ye kazılıdır, Sakarya’ya, Dumlupınar’a yazılıdır.
Sarıkamış’ı ananlar Mehmetçik’in kahraman komutanı Enver’i öğrenecektir. Abdülhamit’in İngilizlere devrettiği Mısır’ı kurtarmak için Süveyş Kanalı’na hücum eden ve Ermeni tetikçilerin kurşunlarıyla şehit edilen Cemal Paşa’yı Haliç Kongre Merkezine doldurdukları gençler elbet öğrenecektir. ‘Saklanan zafer’ diye kıyameti kopardıkları Kut’ulamare Zaferi’nin komutanı Halil Paşa’nın, Enver’i İttihat ve Terakki’ye örgütleyen hürriyet devrimcisi olduğunu nereye saklayacaklar? ‘Atatürk karşıtı’ diye sundukları Karabekir Paşa’nın Başbakanın çok sevdiği Abdülhamit’i yıkmak için silaha sarıldığını nereye kadar gizleyecekler?
Enver, Talat, Cemal, Kazım Karabekir, Ali Fuat, İsmet ve Gazi Mustafa Kemal Paşalar ve niceleri. O Jön Türkler vatansız müstebit Abdülhamit’e karşı Makedonya dağlarında ettikleri yemine ölene kadar sadık kaldı. Akif, o müstebit kızıl sultanı yıkan kuşağın şair diliydi. O şiir hala zihnimizde tıpkı İstiklal Marşımız gibi. 3. Jöntürk kuşağı olarak Başbakan’a sesleniyoruz:
O şiir hala aynı şiirdir, o yemin hala aynı yemindir.
oncugenclik.org.tr, 15.1.2017