Vatansızlar, çok önemli bir soru attılar ortaya: “Vatan savaşı Sur’da mı verilir İncirlik’te mi?”
Vatanları yok ama, vatan savaşının strateji ve taktiğine burunlarını sokuyorlar.
Bir de akıl veriyorlar: “Tanklar ve toplar, yetmezse uçaklar eşliğindeki yiğit Türk ordusu ve polisi şu İncirlik’i bir kuşatsa ya… Anti-emperyalist olan, bu kadar donanımı da varsa, Sur’u veya Cizre’yi değil, gider İncirlik’i kuşatır.” (Ender Helvacıoğlu, http://goo.gl/BevOa5)
ABD emperyalizminin “Kara gücüm” dediği PKK Terör Örgütünü kurtarmak için şahane bir formül!
YÜREKLERİ HANGİ CEPHEDE ATIYOR
Yüreklerinin hangi cephede attığını da yazıyorlar: “Kürt illerine bu çapta bir donanımla saldırmanın nedeni herhalde 50-60 PKK’lı, hendek kazan 5-10 genç değil. Böyle olsaydı çok komik olurdu zaten. Esas neden, koskoca bir halkın gözünü korkutmak, sindirmek ve ezmektir. Daha önce yazdık, tarih de gösteriyor, başarı şansı sıfır. Kısa vadede sıfır, orta vadede sıfırın da altı…” (Aynı yerde)
Vatansızların meselesi, İncirlik’i kurtarmak değil, Türkiye’nin vatan mücadelesine karşı bozgunculuk yapmak. Türk Ordusunun Bölücü Teröre karşı “başarı şansı sıfır” imiş. ABD emperyalistleri de aynı beklentiyi paylaşıyor.
DOĞRU PROGRAM, DOĞRU STRATEJİ, DOĞRU TAKTİK
Savaşlarda ve her mücadelede doğru strateji doğru taktiklerle uygulanır. Bizim millî programımız ve millî stratejimiz özetle: Öncelikle vatanı bütünleştirmek, Türkiyemizi bağımsızlığa kavuşturmak ve üretim ekonomisini inşa ederek Millî Demokratik Devrimimizi, başka deyişle Kemalist Devrimi tamamlamaktır.
Bu hedef açısından bakarsak, öncelikle tankları İncirlik’e sürmekten söz edenler, ancak kışkırtıcılardır ya da ABD’ye hizmet ettiğini bilmeyecek kadar akıl yoksunlarıdır. Zaten “Yiğit Türk Ordusu” falan gibi sözlerle hangi cephede olduklarını da ortaya koyuyorlar.
DOĞRU MEVZİLENME
Önce cepheleri doğru belirleyelim:
ABD emperyalizmi, Güneydoğu bölgemizde ve Suriye’nin kuzeyinde, PKK/PYD ile aynı cephededir. ABD ile PKK/PYD arasındaki ilişki stratejik piyon bağlantısıdır. Suriye, İran, Rusya, bölgenin bütün devletleri bu gerçeği saptıyorlar. ABD, Bölücü Terör Örgütünü silahlandırıyor, donatıyor, eğitiyor ve yönetiyor. Vatan Partisi Heyeti, Suriye devlet yöneticileriyle yaptıkları son görüşmelerden yeni bilgilerle döndüler. Şu anda Suriye’nin Kuzeyinde üç ABD üssü var ve bu üslerde 2500 ABD Özel Kuvvet subayı ve görevlisi, PKK/PYD ile birlikte Türkiye’ye karşı mevzilenmiş durumda.
ABD’nin ve İsrail’in “Kürdistan” planı, 25 yıldan beri adım adım hayata geçiriliyor. 1991 Körfez Savaşı, 2003 yılındaki İkinci Körfez Savaşı ve şu an devam eden Üçüncü Körfez Savaşındaki stratejik hedeflerini görmeyen kaldı mı?
PKK/PYD işte bu stratejik oyunda piyon görevi yapıyor. Türk Ordusu ise, ABD emperyalizminin “Kara Gücü”ne karşı Türkiye’nin vatan bütünlüğü için mücadele ediyor.
“Vatan Savaşı Sur’da mı verilir, yoksa İncirlik’te mi” sorusuna yanıt vermek için, öncelikle cephenizi belirleyeceksiniz. Vatan mevzisinde değilseniz, vatan savaşının önceliklerine ilişkin bir tartışma yapamazsınız. Vatan savaşı mevzisinde yanıtlanacak bir soruyu düşman cephesinden ileri sürüyorsunuz!
Bugün cephelerin oluştuğu Suriye’nin kuzeyindeki sözüm ona “Kürt Koridoru”nda doğru mevzide yer alırsanız, İncirlik üssünün PKK’ya yardım amacıyla kullanılmasına karşı tavır alabilir ve AKP iktidarını eleştirebilirsiniz. Ancak düşman mevzisinde olursanız, AKP’ye kuvvet kazandırmaktan başka bir işe yaramazsınız.
YAKICI VEYA ÖNCELİKLİ TEHDİT
Vatan Savaşı mevzisindeki soru şudur: Türkiye’ye yönelik yakıcı veya öncelikli tehdit nereden geliyor?
Şu an Cizre’de, Diyarbakır Sur’da ve Güneydoğu bölgemizin bazı kentlerinde, Türkiye’nin toprak bütünlüğüne, halkın can ve mal güvenliğine yönelik silahlı eylemler var. Mehmetçiğe kurşun sıkılıyor, mayın döşeniyor, insanlarımız öldürülüyor, haraç toplanıyor, yol kesiliyor, okullar yakılıyor, çarşılar kapatılıyor… Türkiye içeriden vuruluyor.
Bu koşullarda Türkiye’nin bağımsızlığı ve bütünlüğü için hangi göreve öncelik vereceksiniz? Soruyu şöyle koyalım: Öncelikli olarak tankları İncirlik üssüne sürerek mi Türkiye’nin toprak bütünlüğü ve bağımsızlığı hedefine ulaşırız, yoksa önce Güneydoğu bölgesinde ABD denetiminde faaliyet yürüten terör örgütünü temizleyerek mi?
Sur’daki ve Cizre’deki Terör örgütünü temizleyerek mi İncirlik üssünü Türk Ordusunun komutası altına alabiliriz, yoksa tankları önce İncirlik’in üzerine yollayarak mı Güneydoğu’daki terörü bitirebiliriz?
Yanıt bellidir: Bölücü terör örgütünü Güneydoğu’da temizlerseniz, İncirlik konusu gündeme gelir. Ama cepheyi İncirlik’te açarsanız, düşmanı sevindirirsiniz. Bu kadarcık akıl çocukta bile vardır. Ne var ki, vatansızın ve PKK yandaşının aklı, ABD’nin başarısı için çalışır.
Zafere ulaşmak için öncelikli tehdidi doğru saptamak gerekir. Soruyu kendi tarihimizden bir örnekle açalım: 16 Mart 1919 günü İngilizler İstanbul’u fiilen işgal etti. İngilizlerin yönlendirdiği Yunan Ordusu da 15 Mayıs 1919 günü İzmir’e çıktı. Bu arada Adana ve Antep Fransızlar tarafından işgal edilmişti ve vatanımızın Doğu bölgesinde yine İngiliz emperyalizmine bağlı Ermeni işgal kuvvetleri vardı.
23 Nisan 1920 günü Ankara’da kurulan Millî Hükümet vatanı kurtarmak için hangi stratejiyi ve taktikleri uyguladı? Önce İstanbul’daki İngiliz işgalcilerine mi yöneldi, yoksa Yunan Ordularını, Fransız işgalcilerini ve Ermeni ordusunu mu temizledi?
Bu sorunun tartışması bile olmaz. 9 Eylül 1922 günü İzmir’e giren Türk Ordusu, 6 Ekim 1923 günü İstanbul’u kurtarmıştır.
ASLOLAN DAHİLİ CEPHEDİR
Bugün Türkiye, içeriden vuruluyor. Eğer ABD’nin güncel tehdidini göğüslemek istiyorsanız, öncelikle iç cepheyi sağlamlaştırmanız gerekiyor. Mustafa Kemal Paşa, 4 Mart 1922’de stratejinin temel ilkesine işaret etmişti:
“Asıl olan dahili cephedir. Bu cephe bütün memleketin bütün milletin vücuda getirdiği cephedir. (…) Bu hakikate bizden fazla vakıf olan düşmanlar, bu cephemizi yıkmak için asırlarca çalışmışlar ve çalışmaktadırlar.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.20, Nutuk II, s.168.)
İstiklâl Savaşı önce iç cephede başladı. İngilizlerin üzerimize sürdüğü gerici ayaklanmalar bastırıldıktan sonra Yunan ve Ermeni kuvvetlerine karşı direnme cephesi oluşturulabildi ve zafere ulaşıldı. Öncelikle iç cephe temizlenmeseydi, Türk Ordusu Sakarya’da direnemez ve Büyük Taarruzu başarma yeteneğine ulaşamazdı.
Bugün de durum aynıdır. Güneydoğu’da PKK’yı temizleyen Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde Kürt Koridorunu bozar ve İncirlik üssünü Türk Ordusunun kumandası altına alacak koşullara da ulaşır. Ancak işe tersten başlarsanız, ABD’nin kışkırtıcı elemanından başka bir şey olamazsınız.
İNCİRLİK’İN İNCİRLERİ
Vatansızların ve ABD emperyalizmine PKK üzerinden bağlananların Türkiye’nin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü diye bir sorunları yok.
Ölüme gönderecek askerleri yok.
Cephede savaşan kardeşleri, yeğenleri, komşuları, mahalle arkadaşları, yerdeşleri, Mehmetçikleri yok.
Arkasından göz yaşı döktükleri şehitleri yok.
Sırtlarında yumurta küfesi taşımıyorlar.
Vatanları olmadığı için, vatanseverlik diye bir duyguları da yok.
Türkiye açısından başarıya ulaşma diye bir sorumlulukları yok.
İncirlik’te hâlâ incir varsa, o incirin çekirdeğini dolduracak bir strateji bilgileri, taktik yetenekleri ve zekâları da yok.
Vatanı savunan ve emekçi halk için mücadele eden bir partileri yok. Yalnızca özel dükkanları, özel çıkarları var.
PKK cephesinde mevzilendikleri için, ABD emperyalizmi için çalışan bir kafaları ve Bölücü Terör Örgütüyle birlikte çarpan yürecikleri var.
Doğu Perinçek / 9 Ocak 2016, Aydınlık