Kayahan Çetin, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Öğrencisi
Geçtiğimiz günlerde Tunceli’nin Ovacık ilçesinde, 8 ve 4 yaşlarındaki Ayaz ve Nupelda Güloğlu kardeşler çayırda hayvanlarını otlatmaktayken, bölücü terör örgütü PKK’nın tuzakladığı patlayıcının infilak etmesiyle şehit oldular. Yine bu ay içerisinde Şırnak’ta çobanlık yapan Abdülhakim Demir ve Vali Çevik PKK tarafından kaçırılıp katledildiler ve Muğla’da 400 hektarlık ormanımız yine PKK tarafından yakıldı.Terör örgütünün çaresizleştiği ve köşeye sıkıştığı zamanlarda sivillere yönelik saldırılarını arttırdığı da bildiğimiz bir gerçek. Aybüke Yalçın ve Necmettin Yılmaz öğretmenlerimiz, Güvenpark saldırısında kaybettiğimiz 38 insanımız, Eren Bülbül ve daha nice asker,polis,sivil,öğretmen,çocuk yurttaşımız PKK kurşunlarının hedefi olmuştu.Geçtiğimiz hafta Hakkari’de 3 askerimiz girdikleri çatışmada şehit olmuş ve terörle kararlı ve kapsamlı mücadelede kahraman Mehmetçiğimiz ve polisimiz canını feda etmeye devam ediyor.Son olarak da Erbil’de bir diplomatımız şehit edildi.Bu vatan mücadelesindeki saflaşma elbette ki PKK’nın bu insanlık dışı saldırılarına karşı alınan tavır ekseninde de gözüküyor.
HAFIZA KAYBINA UĞRAYANLAR
Özellikle bazı çevrelerde bu konuda bir “hafıza kaybı” yaşandığını görüyoruz.Bunu unutkanlık olarak tanımlayamıyoruz çünkü mesele basit bir unutkanlıktan çok daha derin.Birkaç örnekle durumu açıklayalım:
“Genel başkan yardımcımız @veliagbaba, @PolatSaroglu ve vekillerimizle birlikte, bir patlayıcının infilak etmesiyle yaşamlarını yitiren Nupelda ve Ayaz’ın ailesini ziyaret ettik. Çocuklar ölmesin anneler ve babalar bu acıları yaşamasın diye üzerimize ne düşüyorsa yapmaya hazırız.” (1)
Nupelda ve Ayaz kardeşlerin hayatını kaybettiği olayla ilgili CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel “bir patlayıcının infilak etmesi” sonucu öldüklerini söylüyor. Hafıza kaybı yaşadıkları durum ise bu olayın faili meselesinde ortaya çıkıyor. O mayını oraya kim tuzaklamıştır? İki kardeşin ölümünden kim sorumludur? Bu konuda sessizlik hakim. Yaşanan bu hafıza kaybının temelinde PKK’nın siyasi uzantısı ile girilen seçim hesapları mı yatıyor yoksa Özgür Özel’in “HDP ile aramızda gönül ittifakı var” diyerek tanımladığı yol arkadaşlığı mı vardır bilmiyoruz ama başka bir nokta daha dikkat çekiyor.”Çocuklar ölmesin,anne ve babalar bu acıları yaşamasın” diye ellerinden geleni yapacağını söyleyen Özgür Özel, çocuklarımızın katili PKK’nın adını dahi anamıyorken ne yapabilir? Herhalde adını unuttuğu örgütle kararlı ve kapsamlı mücadele değil bunun cevabı. Cevap ancak yeni bir çözüm süreci,yeni bir açılım masası hayali olabilir.Geçmişte bu süreçlerin yolunun benzer söylemlerle döşendiğini biliyoruz.Bunun yanında daha bugün CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun Halk TV’de verdiği yeni “açılım” mesajları gündeme geldi.Geçtiğimiz seçim sürecinde HDP ve Kandil’den gelen “İstanbul seçimleri sonrası yeni bir süreç başlayabilir” açıklamalarıyla birlikte okuduğumuzda tablo daha da netleşiyor.Meclis oturumlarında “aslan gibi kükreyen” Özgür Özel ve CHP milletvekillerinin konu PKK terörü olduğunda bir o kadar sakin ve faili gizlemede oldukça maharetli oldukları görülüyor.Hakkari’de 3 şehit verdiğimiz saldırı ve Erbil’de bir diplomatımız şehit olduğunda da benzer silik ve saldırının failini gizleyen tutumlar söz konusu.
“Dersim’in Ovacık ilçesine bağlı Bilgeç Köyü kırsalında meydana gelen patlamada 8 yaşındaki Ayaz ile 4 yaşındaki Nupelda Güloğlu adlı çocuklarımız yaşamını yitirmiştir. Ailesi başta olmak üzere tüm Dersim halkının başı sağolsun…” (2)
Bir diğer “unutkan” kamuoyunda “komünist başkan” diye pazarlanan Fatih Mehmet Maçoğlu. O da çocuklarımızı öldüren örgütün adını “unutanlardan”.Emperyalizmin üzerimize saldığı terör örgütlerine tavır koymak bir yana onlarla dirsek temasını sürdürüp bir de üstüne kendini “devrimci,komünist” gibi sıfatlarla tanımlatan Maçoğlu’nun bu tavrı da şaşırtmıyor.
HDP’nin iki kardeşin şehit olduğu olayla ilgili açıklaması da daha önceki tavrının bir devamı.Zaten mayını döşeyen örgütün siyasi temsilcisinden farklı bir tavır bekleyemezdik.Hatta işi biraz daha ileri götürerek faili gizlemekle kalmamış, mayınlar üzerinden devleti suçlu ilan edebilmişler.Bir benzer vakayı daha örnek gösterelim. 2016’da 38 insanımızın şehit olduğu Güvenpark bombalı saldırısından sonra da hayatını kaybeden ODTÜ öğrencileri Ozancan Akkuş ve Berkay Baş arkadaşlarımız için yapılan anma töreninde de HDP/PKK kuyrukçusu sahte sol örgütler “Saray savaş,halklar barış istiyor” sloganını kullanmışlar ve Mehmetçiğin terörle mücadelesini “saray savaşı” olarak nitelemeye çalışarak arkadaşlarımızın katili PKK’nın yanında Mehmetçiğe karşı saf tutmuşlardı.Bugünlerde de “çevre duyarlılığı” ile alan kazanmaya çalışan bu kesimlerin, PKK’nın Muğla’da cayır cayır yaktığı 400 hektarlık ormanımızı ağızlarına bile almamaları “hafıza kaybına”mı ”görme bozukluğuna” mı girer bilemiyoruz ama ortada bir sahtekarlık olduğu kesin.Saydığımız bütün örneklere sirayet eden bu “ hafıza kaybının” nedenini de inceleyelim.
ATLANTİK VİRÜSÜ
Kimi zaman doktorlar hafıza kaybının,unutkanlığın nedenini yaşlılık olarak gösterir. Bu siyasi kuvvetlerin ortak kronik sorunu ise belli: Atlantikçilik. Yine Özgür Özel’in bir beyanatını örnek gösterelim:
“Türkiye, Mustafa Kemal’in hedeflediği çizgiden sapmıştır. Bu konuda Avrupa’ya gerekli güveni verecek olan parti, Mustafa Kemal’in partisidir. Mustafa Kemal’in partisi olarak şunu söylüyoruz: Avrupa yolunda yürüyeceksek biz varız, hadi hep beraber yürüyelim!” (3)
Türkiye’nin Atlantik zincirlerini koparmasına, teröre ve emperyalist saldırılara karşı bölgesel işbirliklerine yönelmesine, Avrupa kapısında bölünmek yerine Avrasya’da ayağa kalkmasına karşı Türkiye’yi yeniden “rayına oturtup” Atlantik kafesine hapsetmeyi vaat etmek ve Batı’ya güven verme yarışında görev üstlenmek.Ve üstelik bunu yaparken Batı emperyalizmine karşı tarihteki ilk Kurtuluş Savaşı’nı vermiş ve devrimi başarmış Mustafa Kemal Atatürk’ten bahsedebilmek. Bu dünya gerçeklerinden kopmuş kör Batıcılığın elbette ki en sonunda gelip dayandığı yer S-400’lerden Doğu Akdeniz’e, ekonomiden Suriye’ye kadar her meselede olduğu gibi Atlantik çıkarları ekseninde ABD piyonu terör örgütlerinin üstünü kapatmak,gizlemek ve onların siyasi uzantılarıyla ittifaklar oluyor. Bir kez daha hatırlatalım; Türkiye, sizin “çağdaşlaşmanın” tek yolu olarak koyduğunuz ABD-AB işbirlikçiliği yoluna bir kez daha dönmeyecek, Avrasya ikliminde Kemalist Devrim’i tamamlayarak bağımsız,özgür ve çağdaş vatanını kuracaktır. Umarız bunu da unutmazsınız.
EMPERYALİZMİN İNSAN HAKLARI MASKELERİ
Yine bir örnek üzerinden ilerleyelim.Son dönemin cumhuriyetçi bilinen yayın organlarında da bolca reklamı yapılan popüler “aktivisti” HDP’li Veli Saçılık da aynı olayla ilgili şunları söylemiş:
“Çocukların ölmediği bir iklim yaratmadığımız için biz suçluyuz. Patlayan bombanın ne olduğu, kimin olduğu teferruat.” (4)
Bombayı kimin koyduğu teferruat ama biz suçluymuşuz. Çocukların ölmediği bir iklim yaratmanın bugün tek yolu terörü topraklarımızdan ilelebet temizlemektir. Çocuk katillerini korumakla kalmayıp bir de üstüne akıl veren bu psikolojinin temelinde ise emperyalizmin imal ettiği insan hakları maskeleri yatıyor. En temel insan hakkı olan yaşama hakkına saldıran terör örgütlerini suçsuz göstermek için şekilden şekile girenler,ezilen ve gelişen dünyanın ve tüm insanlığın baş düşmanı olan ABD emperyalizminin Batı Asya’daki en açıktan işbirlikçisi olan PKK’nın eteklerinde “insan haklarıcılık” oynuyorlar.Ve bunu “solculuk” olarak pazarlamanın yollarını buluyorlar.
KÜRESEL KARŞIDEVRİM SALDIRISINA KARŞI REÇETE
1980 sonrası giriştiği küresel karşıdevrim saldırısında,bugüne kadar insanlığın demokratik devrimlerle ilerlemesi sonucu elde ettiği özgürlük,insan hakları,eşitlik gibi birçok kavramın içini oyarak çarpıtmayı başaran emperyalizm; giriştiği bu ideolojik saldırıyla milli devletleri parçalayacak etnik, dinsel, mezhepsel her türlü bölücülük ve teröre sınırsız özgürlük sağlamayı amaçladı. Merkezlerde vatansızlık ve kimlikçilik,çevrelerde etnik bölünme,mezhepsel ayrılıklar ve tarikatlaşma; ulusal devleti hedef tahtasına oturtmak için dayatıldı. Bu da demokratik devrimle yurttaş olarak kazanılan değerlerin tam tersi yönde, yurttaşlık ve ulusal birliğe karşı kullanılması sonucunu doğurdu. Çünkü bunlar emperyalizmin ezilen dünyayı sınırsız sömürüsünün önündeki engellerdi. Bu saldırıların karşısında duran; bağımsızlıktan,ulusal birlikten,sınıf mücadelesinden,kamuculuktan bahsedenlerin bahtına ise “gerikafalılık”,”diktatörlük” gibi kavramlar düşüyordu. Emperyalist merkezlerden dayatılan bu akıl tutulmasına karşı Türk Gençliği olarak reçetemiz hazır: Emperyalizmin esaretinden kurtulmak en büyük özgürlük, bağımsız ulusal devletimizi savunmak en büyük devrimcilik, terörle kararlı mücadele de en büyük insanlık görevidir. Vatan bütünlüğü mücadelesinde Mehmetçiğin bir adım gerisinde olmaya devam edeceğiz.Türkiye’yi teröre teslim etmeyeceğiz.
Dipnotlar:
(1)https://twitter.com/eczozgurozel/status/1152538839942094848
(2)https://twitter.com/FatihMacoglu/status/1150803065165045760
(3)https://twitter.com/eczozgurozel/status/1035566890654085120
(4)https://twitter.com/velisacilik/status/1152065859986190336
oncugenclik.org.tr, 22.7.2019