Aylin Kum, Öncü Gençlik GYK Üyesi
İki seneden beri ülkemizin gündeminde yer alan S-400 savunma sistemi, Nisan 2017’de Rusya ile yapmış olduğumuz anlaşma doğrultusunda, 12 Temmuz 2019 tarihinden itibaren ülkemize teslim edildi. Ulusal savunma gücümüzü ABD’ye muhtaç olmadan ihtiyaç duyduğumuz yetkinlik düzeyine taşımak için aldığımız S-400 sistemi, bir savunma alışverişi olmanın ötesinde bölgemizde ve dünyada değişen dengelerin bir nişanesi oldu. Uzun zamandır işaret ettiğimiz Atlantik cephesinin yenilgilerine bir tanesi daha eklendi. Türkiye’nin, Suriye’nin, Irak’ın, Rusya’nın ABD güdümlü terör örgütlerine karşı verdiği savaş, Çin’in başını çektiği Asya ülkelerinin ekonomik olarak dünya ekonomisinin lokomotifi olması, Avrupa ülkelerinin ABD’nin dayatmalarından bağımsız hareket etmeye başlamasıyla birlikte tek kutuplu düzenin yıkılmış olduğu görüldü.
Bu tek kutuplu dünyanın yıkılması ve yukarıda saydığımız ülkelerin ortaklığı ile yeni bir uygarlığın yükseldiğini her seferinde vurguladık. Ülkemizin S-400’leri almasının en büyük anlamı ve umudu da burada yatmaktadır. Türkiye’nin ABD, NATO ve AB’nin tehditlerine boyun eğmeyerek net bir tutum alması dosta güven ve umut verdi, düşmana ise korku ve telaş saldı. Uzun zamandır bahsettiğimiz yeni dünya dengeleri, yükselen yeni uygarlık S-400 sisteminin Türkiye’ye gelmesiyle beraber bir kez daha kendini gösterdi. Türkiye sadece kendi savunma ihtiyacından doğan zorunluluklarını değil, tarihin omzuna yüklediği sorumlulukları yerine getirdi. S-400’ler bu açıdan ülkemiz, bölgemiz ve yeni kurulan uygarlık için bir dayanak oldu.
Yenilen Atlantik Cephesi’nin Son Çırpınışları
Günümüzde ve içine girdiğimiz çağda yeni kurulan dünyadan bahsetsek de, eski dünyanın saldırıları hala devam etmektedir. Doğada olduğu gibi her şey zıddıyla vardır. Bu süreçte de yükselen Asya uygarlığına karşı, kendi dünyasını yıktırmak istemeyen Atlantik cephesi saldırılarına devam etmektedir. ABD, dünyanın patronu olma iddiasına ve kendi çıkarları için haddi olmayan meselelerde kabadayılık yapmaya devam etmektedir. Venezuela’da hükümet değiştirmeye, Suriye’de haddi olmadan bulunmaya ve içişlerine müdahale etmeye çalışan ABD, ülkemize de S-400’ler ile ilgili tehditlerde bulundu. “S-400’leri alırsanız, size F-35 vermeyiz.”, “Türkiye’ye ağır yaptırımlar uygularız” gibi tehditler ile Türkiye’nin direncini kırmaya çalıştı. Tabi ABD sadece kendi diplomatik baskıları ile değil, Türkiye içindeki ABD yanlıları ile de hegemonya kurmaya çalışıyor.
ABD’nin Dümen Suyundaki “Atlantik Çığırtkanları”
Ülkemizde, Batı otur derse oturan, kalk derse kalkan bir ekip var. Bu ekibin görevi, Türkiye’nin Atlantik yörüngesinden uzaklaştığı her eyleme militan bir şekilde muhalefet etmek ve ABD’nin yaratmak istediği ideolojik iklimin gür sesi olmaktır. Biz bu ekibi, Türkiye’nin vatan savaşının gerekliliklerini uygulama anlarında görüyor ve duyuyoruz. Bu ekibe bir de isim vermek gerekirse, gerçek çözümleri söylemeden parazit yaratmaya çalıştıkları gerekçesi ile kendilerine yakışacağını düşündüğüm “Atlantik çığırtkanları” diyebiliriz. Bu çığırtkanlar, ülkemizin içine girdiği savaşta taktıkları maskeler ve çok bilmiş tavırları ile bu ülkenin ordusuna, milletine dil uzatma haddi kendilerinde bulanlardır. Bu ekip, görevleri gereği Türkiye’nin her dönemecinde, kırılma anında bozgunculuk yaptı. Bu bozgunculuklardan, hatırlatma amacı ile çok kısa bahsedelim:
Türkiye 24 Temmuz 2015’te PKK ile mücadeleye başladı, Atlantik çığırtkanları “bu Saray Savaşıdır” diye ayağa kalktı.
15 Temmuz 2016’da Amerikancı-Fethullahçı darbe girişimi oldu. Türk yargısı yarım asırdır devletimiz içinde yuvalanmış ABD Gladyosu’nu, FETÖ’cüleri temizlemeye başladı. Atlantik çığırtkanlarından “darbe tiyatrosu” ve “herkese özgürlük, adalet istiyoruz” çığlıkları yükseldi.
Güney sınırımızın %70’ini kontrol eden ABD güdümlü PKK-PYD terörüne karşı sınır ötesi operasyonlar başladı. Çığırtkanlardan “Suriye bataklığında ne işimiz var? Önce kendi çocuklarınızı gönderin” sesleri yükseldi.
Türkiye, ulusal çıkarları gereği Rusya ile ilişkilerini geliştirmeye başladı. ABD’ye gıkı çıkmayan Atlantik çığırtkanları “Rusya sıcak sulara inmeye çalışıyor, Türkiye’yi kullanıyor” demeye başladı.
Son olarak uzun zamandır gündemimizde olan S-400 meselesinde: “Kimse boşuna ümit etmesin S-400’ler Türkiye’ye gelmeyecek.”, “Gelse de kullanılmayacak, kullanmayacağımız bir şeye neden yatırım yapıyoruz.”, “Türkiye bir NATO üyesi ve ABD’den gelecek yaptırımları kaldıramaz.” diye çığlıklar atmaya başladılar.
Şimdi bu Atlantik çığırtkanları ekibinde yer alan ve “S-400’ler Türkiye’ye gelmeyecek” palavralarını savurduktan sonra sırra kadem basan koro elemanlarına bakalım.
Emre USLU
FETÖ Firarisi olan Emre Uslu, daha öncesinde emniyette görev yapmış, şuan gazeteci yazar kimliği ile tanınmaktadır. 2015’ten beri İçişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan “en çok aranan teröristler listesi” içinde yer almaktadır. Emre Uslu çığırtkanlar ekibinin en önemli isimlerindendir. Doğrudan ABD tarafından yönlendirilen Uslu, “Türkiye’de sadece cehalet üretilir, başkada bir şey bulamazsınız.” sözleri ile her seferinde Türkiye düşmanlığı tarafında yer almıştır. S-400 meselesindeki tweeteleriyle de gündem olan Uslu siyaseten yanlışlığını geçelim ahlaksızca yorumlarda bulunmuş ve şu cümleleri sarf etmiştir: “Bir kenara not alın: RTE S 400 filan A-LA-MAZ. Sıkar biraz Nato sitemine alternatif çıkarmak YEMEZ atın fava bekleyin…” yorumları ile kimliğini net şekilde ortaya koymuştur.
Can ATAKLI
Gazeteci kimliği ile bildiğimiz Ataklı, aynı zamanda yayın hayatını devam ettirdiği ve Vatan Savaşı sürecini manipüle eden Tele 1’de sunuculuk yapmaktadır. Kendisini muhalif olarak tanımlayan gazeteci, kişilere değil doğrudan Türkiye’ye muhaliftir. Ataklı 14 Nisan 2019’da Sözcü gazetesinde yazdığı 1“Bir Bakmışsınız Erdoğan’ı S-400 Belasında Putin kurtarıvermiş” başlıklı yazı ile Türkiye’nin ihtiyaçları ile çelişmeye devam etmiştir. Amerika ile Türkiye’nin geldiği son raddede, Amerikancılık tarafnı seçmiş ve kalemşörlük görevini üstlenip, şu ifadelere yer vermiştir: “S-400 füzelerini almamız halinde Amerika ile ilişkimizin aşırı biçimde bozulacağı ve bundan da Türkiye’nin daha büyük zarar göreceği her halde kaçınılmaz bir gerçek” şeklinde devam eden yazıda Türkiye ile çelişmesini gözler önüne sermiştir.
Türker ERTÜRK
Daha önce Meclis’te Hulusi Akar tartışmalarından hatırlayacağımız üzere Türker ERTÜRK, yine Türkiye Düşmanlığı saflarındadır. O tartışmada Hulusi Akar için “Kayık bile emanet edilmez” laflarından sonra, S-400 meselesinde de 2“Hiç şüpheniz olmasın S 400’ler iptal edilecek” açıklamaları ile Atlantik yörüngesinde kendi temennilerini beyan etmiş ve haksız çıkınca defalarca yaptığı üzere sanki hiçbir şey dememiş gibi hayatına devam etmiştir.
Mine KIRIKKANAT
Cumhuriyet gazetesinde yazan bu kişi, “Atatürk benim ilahım, tapıyorum.” sözleri ile “gerçekten” bir Atatürkçüdür. Yazımızın bir kısmında da değindiğimiz üzere, bu ekibin en önemli özelliği maske takmaktır. Bu kişiler, aynı Kırıkkanat’ın yaptığı gibi Atatürkçülük maskesi altına saklanmayı çok severler. Ama gerçek Atatürkçülükten, devrimcilikten bihaberdirler. Atatürk’ün halkçı anlayışından yoksun olduğunu, çıktığı her programda halkımızla dalga geçerek hor görmesinden anlarsınız. Devletçilikten, Milliyetçilikten anlamadığını, Doğu Akdeniz meselesinde ülkemize tehditler savuran Yunanistan Başbakan’ının haberlerini yayma sorumluluğu hissetmesinden anlıyoruz. Gerçekler, zor dönemlerde kendini gösterir, zor dönem maskeleri yüzlerden düşürür. Kırıkkanat’ta S-400’ler üzerinden Türker Ertürk ile iş birliği yapıp “S-400’leri alamazlar, söylemiştik” tweeti ile gerçek olmayan şeyler söylemiş ve maskesini düşürenler kervanına katılmıştır.
Atlantik Bülbüllerinin Hazin Sonu
Yukarıda maddeleyerek açıklamaya çalıştığımız söylemler ve bahsettiğimiz kişiler, tabiri caizse, Türkiye içinde muhalefet cenahında yuva yapmış, ABD’nin dümen suyunda şakıyan Atlantik bülbülleridir. Fakat bu ekibin çığlıkları sadece ABD’den duyulabilmiştir ve tek başarısı Atlantik ötesinden “aferin” almaktır. Türkiye’nin gerçeklerine kulaklarını tıkayan bu çığlıklar o kadar detonedir ki hiçbiri Türk Milleti tarafından ciddiye dahi alınmamıştır. Türkiye’nin, Türk milletinin artık bu yalanlara ve manipülasyonlara karnı toktur. Çığırtkanlar ekibi, yani Emre Uslu, Fatih Altaylı, Can Ataklı, Mine Kırıkkanat, Türker Ertürk ve burada ayrıca ele almadığımız fakat kervana katılan Aslı Aydıntaşbaş, Ümit Özdağ gibi nice isimler kelimenin tam anlamıyla rezil olmuştur. Türkiye’ye olan güvensizlikleri ve niyetleri tekrardan gün yüzüne çıkmış ve şimdiden Türk milletinin gözünden düşmeye başlamışlardır.
Kendini sadece Twitter ya da çıktıkları televizyon programlarından var etmeye çalışan bu manipülasyon korosu başarısız olmuştur. Çünkü Türkiye, sosyal medyadan ya da televizyon programlarında çıkan manipülasyonlar ile yönetilmiyor. Ülkemizin gerçeklikleri söylediğiniz yalanlar ile birlikte gelir yakanıza yapışır. Sonra attığınız tweetleri siler, söylediğiniz sözlerin unutulmasını istersiniz. Kendi söylediklerinin bile arkasında duramazlar çünkü kendi kendileri yönetmiyorlar. Talimat almasalar bile zihinlerini Atlantik ötesine teslim etmişler bir kere.
Başta ABD olmak üzere, ABD’nin piyonları da, ekibi de yenildi. Ve bu yenilgi ilk olmadığı gibi son da olmayacak. Türkiye artık siz ne kadar uğraşırsanız uğraşın köhnemiş Atlantik düzenine karşı kurulan yeni uygarlığın mihenk taşı olarak görevini yerine getirmektedir. Keşke gelse de Batı bizi yönetse diyenlerin hayalleri suya düşmüştür. Bu saatten sonra Türkiye’nin, Türkiye’den yönetilmek dışında bir seçeneği yoktur. Bu kararlılık ve özgüven ile ülkemizin kazanacağı zaferlere ve milletimizin göreceği güzel günlerle emin adımlarla ilerlemeye devam edeceğiz.
DİPNOT
- https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/can-atakli/bir-bakmissiniz-erdogani-s-400-belasindan-putin-kurtarivermis-4416131/
- https://odatv.com/hic-supheniz-olmasin-s-400ler-iptal-edilecek-04071832.html
oncugenclik.org.tr, 17.7.2019