Emre Oflaz, Öncü Gençlik İstanbul İl Yöneticisi ve Beyazıt Kampüsü Temel Örgüt Başkanı
Bugün Türkiye’de bir aydın keşmekeşi var. Kendisini solcu olarak adlandırmak, hükümete ne olursa olsun sebepsizce muhalefet etmek aydın olmak için olmazsa olmazlardan. Bugün kendisine solcu diyen birçok kişi, “barış, demokrasi, özgürlük” gibi sihirli sözcüklerin arkasına sığınarak terör örgütünü meşrulaştırmayı, uyuşturucuyu özgürlük olarak görmeyi, varoluşsal dayanağını cinsel kimliklerde bulmayı emekçi halkın davasını savunmakla eşdeğer tutuyor.
Emekçi halkın davasını savunmak emekçi sınıfların aydını olmanın temel koşuludur. Aydınlık Hareketi her zaman emekçi halkın değerlerini savundu. Kimi zaman fabrikada, kimi zaman tarlada, kimi zaman hapishanelerde, kimi zaman Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde… İşte, bu Aydınlıkçılardan biri “Her yer bir sahne, herkes birer oyuncu” anlayışıyla hareket eden ve bugün 34. Ölüm yıl dönümü olan Erkan Yücel.
Şimdi kısaca, hayatını emekçi halkın kaderiyle birleştirme gayesiyle hareket eden, yeri geldiğinde tarlada pamuk toplayan, yeri geldiğinde ağalara karşı toprak işgallerine katılan Erkan Yücel’i tanıyalım…
HAYATI
13 Mart 1944’te Ankara’da doğdu. Liseyi yarıda bırakıp tiyatroya başlayan sanatçı, İlk olarak Ankara Deneme Sahnesi’nde çalıştı. Bir yandan Halkevleri’nin tiyatro kurslarına devam etti. 1962 ve 63 yıllarında, iki kez konservatuvara başvurmasına karşın, ‘ağız yapısı uygun değil’ diye alınmadı. Daha sonradan Devlet Tiyatroları’ndan gelen oyunculuk teklifini de o kabul etmedi. “Ayak Bacak Fabrikası” ve “Klimanjaroya Tek Başına Tırmanmak” adlı oyunları ile dünya çapında tanındı. 12 Mart’ta Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi (TİİKP) üyesi olmaktan dolayı sıkıyönetim tarafından tutuklanarak yargılandı ve 15 yıl ağır hapis cezasına mahkûm edildi. 1975’te San Remo Film Şenliği’nde En iyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü aldı.
12 Eylül 1980 Darbesi’nde de baskılarla karşı karşıya kaldı. Belki dünyada sadece onun başına gelen bir olayın öznesi oldu: Gittiği İzmir turnesinde Sıkıyönetim komutanlığı oynayacağı oyunu serbest bırakmış, ama Erkan Yücel’in sahneye çıkmasını yasaklamıştır. Politik oyunların yanı sıra çocuk oyunları da hazırladı. 9 Eylül 1985 yılında film çekimi için gittiği İzmir yolunda geçirdiği bir trafik kazası sonucu hayatını kaybetti.
HALKIN ÜSTÜNDE DEĞİL, HALKIN İÇİNDE BİR AYDIN
Fransa’nın Cezayir’i işgaline karşı çıkan ünlü Fransız filozof Jean Paul Sartre polis tarafından tutuklanmak istenir. Ancak dönemin Fransa Devlet Başkanı De Gaulle bu durum üzerine şöyle der: “Sartre, Fransa’dır.” Aydınlar aydınlatmaya çalıştıkları toplumlara gökten inmezler, o toplumun içinde doğar, büyür ve ölürler. İşte bu sebeple bir aydını anlamak, onu yetiştiren toplumu anlamaktır. Yukarıdaki yaşam öyküsünü internette rahatlıkla bulabilirsiniz ancak Erkan Yücel’i tanıyamazsınız. Erkan Yücel’i tanımak için öncelikle onun ayaklarının bastığı toprakları anlamanız gerekmektedir. Sartre nasıl Fransa ise, Erkan Yücel de Türkiye’dir veya başka bir deyişle Türkiye Erkan Yücel’dir. Bakın Genel Başkanımız Doğu Perinçek Erkan Yücel için ne diyor:
“Anadolu’da nereye gitsem, benden önce bir Erkan geçmiş oradan, bir iz bırakmış. Derlerdi ki, ‘Erkan Yücel römorkları birleştirip işte şuraya sahnesini kurdu.”
Erkan Yücel oyununu sergilemek için sahneye çıkan değil, oyununu sergilemek için bulunduğu yeri sahne yapandır.
Ödemiş’in Kızılcaavlu Köyü’nde muhtarın ahırında, Tunceli’nin Dağ Köyü Körtan’da iki ağaç arasında, bir jeneratörden gelen hesapta olmayan fon müziği eşliğinde, sıkıyönetim zindanlarında, işkencehanelerde oynayandır. Hayatı yorumlayışı, halka tepeden bakmak üzerine değil, halkın içinden görmek üzerinedir.
BİR PARTİSİ VARDIR ERKAN YÜCEL’İN
Birçok aydından farklı olarak Erkan Yücel, halka nasıl yapması gerektiğini söyleyen değil, nasıl yapması gerektiğini gösterendir. Halkın sadece içinde değil, en önünde yürüyendir. Sınıfsız, sömürüsüz bir dünyanın sadece özlemcisi değil, aynı zamanda başrol oyuncusudur. Halk hareketi yükseldiğinde halkla birlikte yükselen, halk hareketi inişe geçtiğinde çıktığı tepede kalarak halka tepeden bakan ve “devrimciliği bırakanlara” karşı “Devrimcilik, sigara mıdır ki bırakılsın?” diyendir. Halkın sorunlarına karşı üç maymunu oynayanların olduğu dönemde, sadece arkadaşlarını hapishanede güldürebilmek için maymunu oynayandır.
Özlemini kurduğu dünyayı kitaplarda bırakmayıp, tarihin ırmağında ona doğru yüzmesini sağlayan bir partisi vardır çünkü Erkan Yücel’in.
Yeri geldiğimde hapse atıldığında bile sadece arkadaşlarını güldürmek için maymunu oynamasını sağlayacak kadar kendinden çok arkadaşlarını düşünmesini sağlayan bir partisi vardır.
Yeri geldiğinde işkencehanede “Hadi, biraz eğlendir bizi” diyen işkenceciye “Hitler Rejiminin Korku ve Sefaleti” adlı oyunundaki işkencecinin yüzüne tükürüldüğü sahneyi oynarken gerçekten de işkencecinin yüzüne tükürmesini sağlayan cesareti veren bir partisi vardır.
Sanatçı kaprislerine girmeden arkadaşlarıyla afiş asmasını sağlayan partizanlığı veren bir partisi vardır.
Günlük Aydınlık yeni çıktığında satmak için köy köy gezip tiyatro oyunları sergilemesi sağlayan bir partisi vardır.
San Remo Ödülü’nü aldıktan sonra bu başarıyı Urfa’nın Eyüp Nebi köylüleriyle paylaşırken, “Onlar bana pamuk toplamayı öğretmeselerdi, ben bu rolü yapamazdım” demesini sağlayan, Altın Portakal Ödülü’nü aldıktan sonra ödülü Söke Toprak İş Sendikası’na, “Ben rüzgârımı işçi ve köylülerden alıyorum, bu portakal burada, sendikanızda dursun” diyerek oraya bırakmasını sağlayan mütevaziliği veren bir partisi vardır.
Tunceli’de bir oyun öncesinde “Buraya Atatürk resmi ve Türk Bayrağı asamazsınız” diyen bölücülere karşı oyununu Türk Bayrağı ve Atatürk resmi ile oynamasını sağlayan vatan sevgisini veren bir partisi vardır.
Bir partisi vardır Erkan Yücel’in; aydınların(!) sustuğu dönemde Diyarbakır’da evlatlarını HDP/PKK’nın kaçırdığı Hacire Ana’ya, Fezyiye Ana’ya evlat olan; AB fonlarıyla ses çıkarıp, 45 günde PKK’nın yaktığı 27 ormana 3 maymunu oynayanlara karşı gerçekleri haykıran, ondan aldığı mirasla emekçi halkın davasını gerçekler ekseninde yürüten bir partisi vardır.
ERKAN YÜCEL’İ GELECEĞE TAŞIMAK
Atatürk, “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür.” der. Milletler ancak kültürlerini geleceğe taşıdıklarında varlıklarını sürdürebilirler. Aydınlar da geleceğe kurulan bu köprüde, ait oldukları topluma gereken rotayı çizerler. Ancak, öyle aydınlar vardır ki, toplumunu geleceğe taşıdığı ölçüde kendisi de geleceğe taşınır. Erkan Yücel, partisine olan bağlılığıyla, mütevaziliğiyle, yaratıcılığı ve çok yönlülüğüyle bu aydınlardan biridir.
Erkan Yüceller, önümüzdeki süreçte Türk Gençliği olarak yürüyeceğimiz rotadır. PKK’nın işine geliyorsa “barış, özgürlük, insan hakları” diyenlerin aydın sayıldığı ortamda, Türk Milletinin öncüsü olmak için evvela Erkan Yücelleri anlamamız gerekmektedir. Erkan Yücel’i anlamak, belli kalıplara sıkışarak, içinde bulunduğumuz koşulların izin verdiği ölçüde değil; bütün yaratıcılığımızı kullanarak, her yeri birer sahne, herkesi birer oyuncu yapmayı anlamaktır.
Örnek bir insan, örnek bir aydın ve örnek bir Aydınlıkçı olan Erkan Yücel, işte o zaman geleceğe taşınır.
Ölüm yıl dönümünde Erkan Yücel’i bir kez daha saygı ve özlemle anıyoruz.
oncugenclik.org.tr, 9.9.2019