CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 2 Eylül’de Uluslararası Kafkas Derneği yöneticilerini kabul ettiği programda, “İskilipli Atıf Hoca’ya nasıl iade-i itibar verildiyse, Çerkez Ethem’e de iadeyi itibar verilmeli. Mezarı da Türkiye’ye getirilmeli. Bunlar bizim değerlerimiz.” diyerek Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı hainleri aklamaya kalktı.
ATATÜRK’ÜN KOLTUĞUNDAN ATATÜRK’E DÜŞMANLIK
Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarını okuyunca Atatürk’ün “Gerekirse Cumhurbaşkanlığı’ndan vazgeçerim fakat CHP Genel Başkanlığı’ndan vazgeçmem” sözünün önemi daha da artıyor. Atatürk, öngörüsüyle daha o yıllardan CHP içinde karşı devrimciliğin etkin olacağını görmüş. Kılıçdaroğlu da Atatürk’ten, cumhuriyetten ve Türkiye’den vazgeçiyor ama CHP Genel Başkanlığı’ndan vazgeçmiyor.
Atatürk’ün koltuğunu işgal eden Kılıçdaroğlu, hainlikleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından tescillenmiş Ethem ve İskilipli Atıf’a sahip çıkarak açıktan Atatürk’e düşmanlığını ilan ediyor. Üstelik Ethem ve İskilipli Atıf hainlerine sahip çıkmak Kılıçdaroğlu’nun Atatürk düşmanlığında ilk vukuatı değil. Kılıçdaroğlu, ismini genç Cumhuriyetin tunç elinden alan Tunceli’ye de ısrarla “dersim” diyor. Genel Başkanı olduğu CHP’nin milletvekilleri Atatürk’ün onayıyla 1937-38 yıllarında yapılan terörle mücadele harekatına “Dersim katliamı” diyerek Atatürk’e “katliamcı” iftirasını atıyor. Tunceli İl Başkanlığı sözde “Dersim Katliamı Anmasına” katılıyor. Anlayacağımız Kılıçdaroğlu’nun CHP’sinde Atatürk düşmanlığına dair yok yok.
Bu yazımızda Ethem karakterine yoğunlaşacağız. Kılıçdaroğlu’nun söylediği üzere Ethem gerçekten bu ülkenin, bu milletin bir değeri olabilir mi?
BUNLAR ANCAK EMPERYALİZMİN DEĞERİ OLABİLİR
Ethem ve İskilipli Atıf gibiler tarihte bir değer olabilirler fakat bu değer Türk milletine ait olamaz. Çünkü Ethem de İskilip Atıf da Atatürk önderliğindeki Milli Mücadelemize ve genç Cumhuriyetimize karşı düşmanla birlik olmuş, dış destekli isyanların düzenleyicisi konumunda bulunmuşlardır. Onlar kişisel hırsları ve hainlikleri sonucunda bu milletin bağımsız ve başı dik yaşamasına karşı emperyalizmin altında inim inim inlemesini ummuşlardır. O nedenle bu isimler ancak düşmanın; emperyalizmin bir değeri olabilirler.
ATATÜRK’Ü İDAMLA TEHDİT EDEN HAİN ETHEM
Ethem Osmanlı’da, Balkan Savaşı ve 1. Dünya Savaşı’nda savaşmış bir askerdi. 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’in Yunanlar tarafından işgalinden sonra Balıkesir’de kurduğu gerilla tipi düzensiz birliklerle düşmana ve işbirlikçilerine karşı savaştı. TBMM’nin kurulmasından sonra Ankara’ya karşı başlatılan isyanlara karşı da görev aldı. İlk zamanlarda Atatürk’ün yanında yer aldı. Fakat kişisel hırsları çoktu. Kendi menfaatlerini ülkenin kurtarılmasının önüne koyuyordu. Bu özellikleri sebebiyle düşman tarafından kullanılmaya çok müsaitti.
Mustafa Kemal Paşa, TBMM’ye bağlı düzenli ordu kurulmasının emrini verdiğinde en büyük karşı çıkış Ethem’den gelmişti. Ethem, TBMM’yi tanımayacağını dahi ilan etmişti. Çünkü düzenli ordu demek başına buyrukluğun kalkması, yetkilerin sınırlanması, merkezi disipline tam bağlılık demekti. Düzenli orduda kişisel hırslara, gizli iktidar hesaplarına yer yoktu. Buna ek olarak emperyalizme karşı verdiğimiz Kurtuluş Savaşı’nda zafer ancak düzenli orduyla mümkün olabilirdi. Başına buyruk hareket eden küçük gruplar düşmana büyük bir darbe indiremiyordu. Düzenli ordu kurulmadan önce yapılan harekatlarda üstlerinin emirlerini dinlemeyen, harekat planı dışında aşırılıklara kaçan Ethem’in hainliği burada başlamıştı. Öyle bir hainlik ki sonu düşmana sığınmak olacaktı. Yaptığı tüm yararlı işleri kendi eliyle bir bir silecekti. Düzenli orduya bayrak açan Ethem düşman için kullanışlı bir piyon haline gelmişti.
Ankara’nın tüm karşı çıkışlarına rağmen Ethem kendi kafasına göre hareket ederek adam kaçırmalara ve öldürmelere başladı. Ankara’dan izinsiz şekilde halktan para topladı ve bu paraların nerelere harcadığını açıklamadı.
Ethem tüm bunların üstüne bir de Ankara Hükümetine karşı İstanbul Hükümetiyle temas kurmuştu. O günler Ethem’in Atatürk’e dahi meydan okuduğu günlerdi. Hem de ne meydan okumak! Ethem öylesine düşmanlaşmıştı ki Atatürk’ü idam etmekten söz ediyordu. Atatürk’ün Nutuk’ta belirttiği üzere, “(Ethem’in) Yozgat’ta, bilhassa mebuslara, ‘Ankara’ya dönüşümde Büyük Millet Meclisi Reisi’ni Meclis önünde asacağım’ yollu münasebetsiz sözleri işitilmiştir.” (1)
Atatürk, Ethem için, “Diyorsunuz ki, Ethem Bey iyi adamdır. Halbuki öyle değildir. Ethem Bey şakidir (eşkıyadır). İdare edilerek kullanılıyordu. Şaki, daima şakidir. Bunun itimat edilir bir tarafı yoktur. Efendiler, buna emniyet buyurmanızı rica ederim.” diyerek Ethem’in güvenilmez bir eşkıya olduğunu vurgulamıştır. (2)
ETHEM’İN KAÇIŞI
TBMM’yi tanımadığını açıklayan ve Yunan safına geçen Ethem’e karşı Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa önderliğindeki birlikler 29 Aralık 1920 tarihinde harekata başlamışlardır. Ethem kuvvetleri kısa sürede dağıtılmıştır. Çete başı Ethem ise dar bir çevresiyle Yunan Ordusuna sığınarak önce Yunanistan’a sonra da Ürdün’e kaçmış ve orada ölmüştür.
HAİNLİĞİ TESCİLLENDİ
Bakanlar Kurulu 8 Ocak 1921 tarihinde aldığı kararla Çerkez Ethem ile kardeşleri Tevfik ve Reşit’in vatana ihanetlerinden dolayı bir resmi beyanname yayımladı. Beyanname 10 Ocak 1921 tarihli Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde yayımlandı: “Ethem, Tevfik ve Reşit hainleri Anadolu’yu baştanbaşa soymak maksadıyla kurmak istedikleri haydut hükümetine kavuşmadan düşman safları arasında layık oldukları mevkie düşmüşlerdir.” (3)
Yine 10 Ocak’ta Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde yayımlanan “Ethem’in Hıyaneti” başlıklı yazıda, ““Ethem ile kardeşleri, öteden beri bir şakî ve haydut idiler, bugün birer hain oldular. Arada bir zaman geçti ki, o devirde herkes bunları vatanın uğradığı felaketler karşısında insanca ve namusça nihayet günahlarını affettirme karar vermiş saf ve halis nadimler olarak tanımıştı. Hainler hıyanetlerinin cezalarını bulurlar ve zaten buldular.” ifadeleri yer aldı.
Atatürk, 1 Mart 1921 günü TBMM’de yaptığı konuşmada da Ethem olayına değinir ve Meclis’in Ethem’in hainliklerine karşı muvaffak olduğunu vurgular: “Memleketimizin diğer bazı yerlerinde de milli hükümetimize itaatsizlik eserleri görüldü ve daha sonra Demirci Mehmet Efe ve Ethem ile kardeşlerinin hıyanetlerine şahit olduk. İşte efendiler, Meclis’iniz ve onun hükümeti, düşmanların ve hainlerin tertip ve teşvikleriyle meydana getirilen bu irticaları ve asayişsizlikleri bastırmaya muvaffak oldu.”
Milli Mücadelenin ardından yayımlanan ve vatan hainlerinin listesi olarak adlandırılan 150’likler listesinde Çerkez Ethem’in de ismi bulunuyordu.
KILIÇDAROĞLU ETHEM İLE AYNI CEPHEDE
Kılıçdaroğlu yukarıda anlattığımız Ethem’in ve Milli Mücadeleye karşı ülkemizi parçalamak isteyen İngilizlerle işbirliği yapıp vatanını satan İskilipli Atıf’ın hainliklerini bilmiyor mu? Bal gibi biliyor. Peki neden onları savunuyor? Cevabı basit; çünkü kendisi ve yönettiği partisi tarihsel olarak onlarla aynı konumda bulunuyor.
Kılıçdaroğlu’nun CHP’si,
– ABD emperyalizminin karagücü olan PKK’nın siyasi kolu olan HDP’yle ittifak yapıyor. Terör partisi HDP’nin başı olan Demirtaş’ı hapisten çıkarmak için çırpınıyor.
– ABD destekli 15 Temmuz hain kalkışmasını yapan FETÖ’cüleri hapisten çıkarmak için yürüyüşler düzenliyor.
– Günümüzün Duyunu Umumiye’si olan IMF’yle gizli görüşmeler yapıyor.
– Doğu Akdeniz ve Kıbrıs meselesinde Türkiye’den yana tavır alamıyor.
– Türkiye için güvenlik tehditleri oluşturan NATO ve AB’ye sadakat yemini ediyor.
– Ülkemizin bölünmesinin önünü açacak ana dilde eğitimi savunuyor.
– Cumhurbaşkanı adaylarının küresel merkezlerden belirleneceğini duyuruyor.
– Bölünmenin ilk adımı olan yerel yönetimlere özerklik şartını savunuyor.
Türkiye’nin milli meselelerinde Türkiye’den yana net tavır alamayanlar, düşmanla ve onun işbirlikçileriyle ittifak yapanlar Ethem’le aynı cephede, Atatürk’e karşı savaşmaktadırlar.
BU TOPRAKLARDA MUSTAFA KEMALLER YENİLMEZ
Kılıçdaroğlu ve türevleri, hainliği tescillenmiş Ethem’lere itibar kazandırmak istiyorlarsa, onlara özeniyorlarsa onların sonunu paylaşırlar. Çünkü bu topraklarda Mustafa Kemaller tükenmez ve yenilmez. Nerede vatanını düşmana peşkeş çeken bir grup varsa orada o grubu dağıtacak teşkilatlı bir Mustafa Kemal vardır. Bugünün teşkilatlı Atatürk’ü de TGB’dir. TGB, tam bağımsızlığa, emperyalizme karşı mücadeleye ve Atatürk’e yönelen saldırıların hepsini göğüsleyecek güçtedir.