Doğu Perinçek
27 Eylül 2009/Aydınlık
Son zamanlarda. Doğu halkının, özellikle Kürtlerin Kurtulus Savası’na katılmadığı yargısını ispatlama gayretlerine rastlanıyor. Bu görüsü öne sürenler arasında değerli yazarlarımız ve
siyasetçilerimizde var. Oysa halkın katılmasının da ötesinde, Kurtulus Savası’nın stratejisi, öncelikle Doğu bölgemize ve Doğu halkımıza dayanmak üzerine kurulmuştu.
Doğu’da dayanak yaratarak bütün vatanı kurtarma stratejisi, Mustafa Kemal Paşa’nın kafasında daha Cihan Savası yıllarında oluşmaya başlamıştı. Mondros Ateşkesi’nden sonra İstanbul’da geçen Altı Ay içinde karara dönüştü, uygulandı ve zafere ulaştı. O Altı Ay’da bu stratejiye ilişkin tartışmaları ilerde, değerli öncü aydınlarımızdan Alev Coşkun’un kitabı bağlamında ayrıca ele alacağız.
NiÇiN KONYA DEĞiL DE ERZURUM?
Bir soruyla başlayalım: Mustafa Kemal, Samsun’a çıktıktan sonra, Millî Mücadeleyi örgütleme çalışmasında, öncelikle niçin Konya’ya, Kayseri’ye, Yozgat’a, Eşkisehir’e, Aydın’a, Antalya’ya, Mersin’e vb değil de, Erzurum’a ve daha sonra Sivas’a yönelmiştir?
Bu sorunun cevabı, Doğu’ya dayanarak bütün vatanı kurtarma planındadır.
Bu planı belirleyen üç olgu bulunuyordu: Birincisi, dayanılacak özgücü birleştirmekle ilgilidir; Türk-Kürt birliğini yaratma isine Doğu’dan baslanması gerekiyordu. İkincisi, düşmanın durumuyla ilgilidir; ülkenin batısı ve kıyıları esas olarak yabancı devletlerin işgali altındadır.
Üçüncüsü, dostun konumuyla ilgilidir; Sovyetler Doğu’dadır. Bolşeviklerin yönettiği Sovyet Rusya ile aradaki İngiliz işbirlikçisi Menşevik yönetimleri bertaraf ederek bağlantı kurmak ve Doğu’da sağlam bir cephe gerisi yaratmak öncelikli bir meseleydi.
MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN FORMÜLÜ
Mustafa Kemal, Millî Hareketin Doğu’da dayanak yaratma stratejisini, Enver Pasa’ya yazdığı 4 Ekim 1920 günlü mektupta açıkça belirtmiştir:
“Ankara Hükümeti (…) Doğuda bir istinat [dayanak] noktası sağlanması lüzumuna kanaat getirmiş olduğundan, Bolşevik Rusya Cumhuriyeti ile ortak maksadın sağlanmasına ait bir anlaşma akdine teşebbüs etmiş, (…) bu teşebbüste başarı noktasına yaklaşmış bulunuyor.”1
Bu stratejik planın ilk kıvılcımlarının, Atatürk’ün beyninde, daha Birinci Dünya Savası yıllarında çaktığı görülüyor. 1916 yılı sonlarında Silvan’da Kürt ileri gelenlerinden birine su soruyu yöneltmiştir: “Mehmet Bey, bir gün bu taraflara gelirsem Hazro dağları beni saklar mı?”
DOĞU VİLAYETLERiNE KUMANDA YETKiSiNiN SIRRI
Öncelikle Doğu’da dayanak yaratma planı, Millî Mücadele önderlerinin Anadolu’ya geçmelerinden önce, 11 Nisan 1919 günü Mustafa Kemal Pasa’nın Sisli’deki evinde, Kâzım Pasa (Karabekir) ile buluşmasında “mahrem” olarak görüşülmüştür. Kâzım Pasa, Mustafa Kemal’e sunları söylediğini belirtir: “Derhal Anadolu’ya ordu basına geliniz. Hem de doğuya; milletin kurtuluş anahtarı Doğu’dur. Orda her şey mümkündür. Ordu da kuvvetlidir, halk da beraber gider. Ben kesin kararımı verdim. Planım basittir. Millî bir hükümet teskili ve Doğu Vilâyetlerini istilaya hazırlanan Ermenistan’ı, bize güzel bir barış rehinesi olarak elde tutmak, sonra hâdiselere göre batıya dönmektir.” Mustafa Kemal Pasa, bu plana, Kâzım Paşa’nın anlattığına göre, “Bu da bir fikirdir, durum günden güne size hak verdiriyor” diye cevap vermiştir.
Oysa Atatürk, İstanbul’da tayinini yaptırırken, Doğu’da dayanak yaratma fikrinde olduğunu belirtir. Genelkurmay İkinci Başkanı Diyarbakırlı Kâzım (İnanç) Pasa’dan, Doğu vilâyetlerinde komuta yetkisi içeren bir talimatname yazmasını istemiştir: “İstediğim bir madde, Samsun’dan başlayarak, bütün Doğu vilâyetlerinde bulunan kuvvetlerin kumandanı olmaklığım ve bu kuvvetlerin bulunduğu vilâyetler valilerine doğrudan doğruya emir verebilmekliğimdi.
“DOĞU HALKI BİRLİK VE FEDAKÂRLIK LÜZUMUNU EN ÖNCE TAKDİR EDİYOR”
Nitekim Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savası pratiği, Samsun’a ilk adımın atılmasından itibaren Doğu’da dayanak yaratmaya yöneliktir. Bu pratiğin dayandığı saptamaları, Büyük Devrimci
Önder, 16 Haziran 1919 günü Erzurum’da Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Pasa’ya yolladığı şifrede söyle özetlemistir:”Doğu vilâyetleri halkı, (…) birlik ve fedakârlık lüzumunu en önce takdir ettikleri iftiharla görülmektedir. Fakat Anadolu’nun öteki tarafları böyle değildir. (…) Merkezi hükümetin adeta esir vaziyette olması, payitahtın kuvvetli bir askeri isgal altında bulunması hasebiyle milletin mukadderatının yine millet iradesiyle hal l ini zaruri kıldığı zatıalilerince teslim edilmistir. Bu sebeple ben Kürtleri de bir öz kardes olarak ağusumuza (bağrımıza) katıp tekmil milleti bir nokta etrafında birlestirmek ve bunu dünyaya Müdafaai Hukuku Milliye cemiyetleri vasıtasıyla göstermek karar ve azmindeyim.”5 Doğu halkının mücadeleye daha hazır olduğu, Türk ve Kürdü birlestirme zorunluluğu, Doğu vilâyetlerindeki örgütlenme durumu, İstanbul’un isgal altında bulunması, bütün bu gerçekler; Millî Mücadele için öncelikle Doğu’da bir dayanak oluşturulmasını gerekli kılıyordu. Kâzım Pasa, Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkmasına çok sevinir ve Millî Mücadele önderliğinin stratejik planını söyle belirtir: “Bir kere Erzurum Kongresi’nde bir dayanak, bir hareket noktası tesisinden sonra teşkilâtça, kuvvetçe, maddî, manevî heybetli bir çığ gibi batıya yuvarlanmak kolaydı ve doğu zaferine dayanarak İzmir’i de kurtarmak mümkün bir emel olurdu.”
SİVAS’TA TOPLANAMAYAN KONGRE ERZURUM’DA TOPLANDI