Ana Sayfa Manşet Seyit Tümtürk’ten Yaser Arafat olur mu?

Seyit Tümtürk’ten Yaser Arafat olur mu?

1408

Filistin’in kurtuluşu için sayısız mücadeleler etmiş, kurtuluşun ve Filistin Ulusal Yönetiminin başkanı Yaser Arafat’ı emperyalizmin kuklası olmuş, milli değerlerini yitirmiş, varlığını bozgunculuğa ve ayrılıkçılığa atfetmiş Seyit Tümtürk ile anmak Yaser Arafat’a saygısızlıktır. Fakat bugün ülkemiz içerisinde CIA’nın tedarikçisi olduğu Filistin-Uygur benzetmeleri yapılarak halkımızın vicdanına oynanıyor ve asıl hedefler sinsice gizleniyor. Bu sinsi planları açığa çıkarmak ve mücadele etmek biz Türk gençlerinin asli görevi olmalıdır. Bu planlardan; Birincisi; “Uygur Türkleri dururken Filistinli Araplar’a destek oluyorsunuz” diyerek, İsrail’in saldırganlığı göz ardı ediliyor ve Türkiye’nin dinci bir bakış açısıyla Türkleri bırakıp Arapları desteklediği iddia ediliyor. Bu bakış açısı ile İsrail doğrudan aklanıyor, katliamları meşrulaştırılıyor. İkincisi, insanların Filistin hassasiyeti kaşınarak “bakın Uygurlara da aynısı yapılıyor” diyerek, Çin ile İsrail eş tutulmak isteniyor. Bu iki bozguncu amaçta, Türkiye’yi İsrail’e dost, Çin’e düşman yapmaya hizmet ediyor. Ancak bu planın tutmadığı ve tutmayacağı çok açık ortada.

Çin’in Uygur Türkleri ’ne zulmü” yalanları nereden geldi?

Çin’in Uygur Özerk bölgesiyle ilgili sosyal medya üzerinden birçok farklı iddia ortaya atılıyor. Yayınlanan fotoğraf ve videolar birçok kez yalanlanmasına rağmen CIA kaynaklı kampanya “Çin Doğu Türkistan’da soykırım yapıyor” şeklinde yürütülerek Uygur ayrılıkçılığı propagandası yükseltiliyor. Bu ayrılıkçı, gerici hareketlerin merkezi olan CIA tüm propaganda araçlarını kamuoyu oluşturmak amacıyla ve Çin’e karşı düşmanlık yaratarak yalnızlaştırmak, Çin’i bölmek ve baskı altına almak için kullanıyor.

Çin’e yapılan bu saldırıların esas sebebiyse ABD’nin 1980 sonrasında ilan ettiği ‘küreselleşme atağı’dır. Küreselleşme atağının amacı da Devletlerin pazarları küresel sermayeye açılarak, milletlerin parçalanarak küçültülmesidir. Bu küreselleşmeye karşı direnenler terörize edilip müdahale edilecekti. 91 yılında SSCB’nin de dağılması ile beraber ABD kendine büyük bir rakip olarak gördüğü Çin’e saldırgan politikalarını işletmeye başladı. ABD bu süreçte Türkiye üzerindeki oyunlarını da ilerleterek Türkiye’yi Ermenilere “soykırım” yapmak ile suçlamış, bizleri soykırımcı ilan etmeye, kamuoyunda itibarsızlaştırmaya çalışmışlardır.

Doğu Türkistan İslam Partisi ve Seyit Tümtürk

Çin’in Tibet ve Sincan-Uygur Özerk Bölgeleri etnik-dini yapıları itibariyle milli bütünlüğe sorun oluşturmaya, potansiyel olarak ayrılıkçılığa uygun zeminlerdi. Amerika sonrasında koz olarak kullanacağı bu zemini 1950’lerden itibaren, özellikle Türkiye gibi müdahaleye çeşitli yönlerle imkan bulabilecek ülkelerden örmeye başlamıştır. 1

Çin içerisindeki örgüt, El Kaide’ye bağlı olarak “Doğu Türkistan İslami Hareketi” adıyla 1997 yılında kuruldu. Ardından partileşerek “Doğu Türkistan İslam Partisi” adını aldı. Sözde zulüm karşıtı örgüt tarafından; Suriye’de, Türkiye’de, Irak’ta, Afganistan’da ve Çin’de terör faaliyeti yürütülmekte; PKK terör örgütü ile birleşip Mehmetçiğimize kurşun yağdırarak CIA’nın kuklalığını yapmaktadırlar. Çin Halk Cumhuriyeti’nden ayrılma amacı güdüldüğü de açıkça beyan edilmektedir. 1 Ekim 2018 günü Paris’te, Doğu Türkistan İslami Hareketi başta olmak üzere benzer örgütler ve çevreler toplanarak, bir “Doğu Türkistan Millî Meclisi” kurduklarını ilan etti. Sözde meclisin başkanlığına Seyit Tümtürk getirildi. 2

Seyit Tümtürk’ün Türk asıllı olması Türkiye içerisinde de yaratacakları provakatif eylemler için onu en uygun aktör haline getiriyordu. Uygur Amerikan Derneği Başkanı Kuzzat Altay’da kendisi gibi milletin vatansever duygularına oynuyor, hiç yaşamadıkları topraklarda hiç yaşanmayan zulümleri anlatıp kendi çevrelerinde bir kamuoyu oluşturarak bölücü örgütlere çalışmaya devam ediyorlar.3

Uygur Türkleri ise, Çin topraklarında barış içinde özerk bir yönetimle kendi sorunlarını kendileri çözebilmektedir. Doğu Türkistan İslam partisi gibi terör örgütleri ise orada küçük bir azınlığı temsil etmektedir. O sebeple Filistin’in mücadelesi ile Uygurlu kardeşlerimiz üzerinden yürütülen yalanlar arasında yakınlık kurulması mümkün değildir.

Filistin Halkının Emperyalizme ve Siyonizme karşı mücadelesi

1879 yılında yapılan ‘Birinci Siyonizm Kongresinde’ bir Yahudi devleti kurulmasının ilk temelleri atılmaya başlanmıştı. Meydana gelen 1. Dünya savaşı sonrası 1918 yılında Filistin bölgesi İngiltere tarafından işgal altına alınınca, Yahudi halkına verilen ‘vatan’ sözü artık yerine getirilmeye müsaitti. İşgal edilen Filistin topraklarında artık Sahte ‘Yahudi Vatanı’ kurulması için çalışmalar yürütülüyor ve İngiltere bölgeye sistematik bir şekilde Yahudileri göç ettirmeye başlıyor. Dolayısıyla Siyonistler ve işgal altındaki Filistinli halk arasında ilk haklı mücadelenin sıcak ateşi bu dönemde baş gösteriyor.

İkinci Dünya Savaşı sırasında soykırımdan kaçan Yahudilerde Birleşmiş Milletler tarafından bu bölgeye getirildi. Kurulan özel komisyonda Kudüs’ün uluslararası bir idare altında olması teklif edilmişti. Bu plan Filistinliler tarafından kesin bir şekilde reddedildi. Bu sırada direnen Filistin halkı ve Yahudiler arasındaki çatışmalar gittikçe artmakta ve Yahudi milis güçleri Filistinlileri katletmeye başlamışlardır. 15 Mayıs 1948 itibariyle Yahudi İsrail Devleti resmen kuruldu ve Filistinliler bugünü “El Nakba” (Felaket Günü) olarak anmaya başladılar. İsrail devletinin kurulmasına karşılık 64 yılında Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) kuruldu ve Arap ülkeleri tarafından tanındı.4

Dolayısıyla “Filistin Kurtuluş Örgütü” ile “Doğu Türkistan İslami Hareketi” arasında hiçbir benzerlik kurulamaz. Doğu Türkistan İslami Hareketi, Uygur halkı üzerinden soykırım yalanları üreterek Çin düşmanlığı yaratmaya ve Avrasya ülkelerinin birleşmesini baltalamaya çalışmaktan öteye gitmezken; Filistin Kurtuluş Örgütü, ABD’nin emperyalist planları dâhilinde Batı Asya’da rol oynayan İsrail’in, 1948’den itibaren adım adım topraklarını genişleterek Filistin topraklarını işgal etmeye başlamasına karşı onurlu bir mücadele vermektedir.

Haklı bir isyanın sesi olmakla, emperyalizmin ayağı olmak bir tutulabilir mi?

Milletine liderlik eden, tarihi mücadeleler ile dolu Filistin Devletinin kurucusu Yaser Arafat emperyalizme büyük kayıplar verdiriyor, Filistin halkının Siyonist işgale başkaldırısını bütün dünyaya haykırıyor ve halka korkusuzluğu, mücadele birliğini ve cesaretini iliklerine kadar hissettiriyordu. Öyle ki bugün Filistin halkı aynı cesaret, aynı mücadele ruhu ve gözlerindeki korkusuzlukla siyonizme ve emperyalizme karşı birlik ve milli irade ile dimdik bozgunculuğun karşısında duruyor. Birleşmiş Milletler genel kurul toplantısında yaptığı ilk konuşmasındaki şu cümleleri, verilen mücadelenin haklılığını bir kez daha kanıtlıyor;

“Bugün bir elimde zeytin dalı, bir elimde kurtuluş savaşı veren birinin silahı var. Zeytin dalını düşürmeyin.”5

Bir tarafta Siyonist, emperyalist ve katliamcı İsrail’e boyun eğmeyen kanının son damlasına kadar direnen ve savaşan Filistin, öbür tarafta ABD’ye karşı direnen, Uygur kardeşlerimize geniş özgürlükler tanıyan ve Türkiye’ye karşı herhangi bir düşmanlık beslemeyen Çin var.

Seyit Tümtürk ve onun gibiler ise “Sahte Türkçülük” yaparak, milletimize karşı bölücü eylemlerde öncü görevler üstlenip, CIA’nın ellerine tutuşturduğu kara propagandaları yayınlayarak emperyalist kuvvetlere kendini teslim etmiştir. Uygur halkını da bu savundukları yalanlar ile kirli hegomonyalarına alet etmekte ve yalanlar silsilesiyle milletimizi içinde bulundukları kuyuya çekmeye çalışmaktadırlar. Bu çabalarıyla kendi benliklerinden soyutlanmış ve tamamen emperyalizmin kucağına sığınmışlardır.

Ülkemizde PKK’dan medet uman, ABD merkezli fonlanan bir kişinin milliyetçi duygulardan bahsederek kamuoyu oluşturmak istemesi “sözde milliyetçi” olduğunu sorgulanamaz bir gerçeklik içerisinde bırakıyor. Bu gibi kişiler halkın değerlerini kullanarak, olmaz yere kaoslar yaratan ve bunlardan beslenen kişilerdir. Milletin refahı ve vatanın birliği kendi refah seviyeleri tehlikeye düşene kadar olan bu kişiler bilinç olarak daima ABD sınırları içerisinde olacaklardır.

Bizler Türk Gençliği olarak, emperyalizmin bozgunculuğuna, terör örgütlerinin ve CIA’nın hazırladığı saldırılarına karşı, bir elimizde kurtuluş savaşı veren birinin silahı, diğer elimizde mazlum ve dost ülkelere karşı zeytin dalı uzatıyoruz.

KAYNAKÇA

1) http://oncugenclik.org.tr/ugur-bicakloglu-yazdi-dunden-bugune-bitmeyen-yalan-ve-seyit-tumturk/

2) https://tgb.gen.tr/turkiye/seyit-tumturk-gormedim-ama-oyle-diyorlar-29170

3) https://tgb.gen.tr/turkiye/uygur-ayrilikcigi-hdp-pkk-30331

4) https://tgb.gen.tr/serbest-kursu/filistin-bizim-can-davamiz-31270

5) https://tgb.gen.tr/serbest-kursu/emperyalizme-ve-siyonizme-karsi-zafer-filistin-in-olacak-25695

Betül Kaya
Öncü Gençlik İzmir
İl Saymanı