Yıllardır en büyük icraatı yalan üretmek olan ABD bu yalanlarla mazlum milletleri sömürmeye çalışıyor. Kaybetmiş olduğu gücü saldırgan politikalarla geri kazanmaya çalışan Biden, her mevzide mağlup oldukça düzmecelerin dozunu arttırıyor.
Tepetaklak olmuş ekonomilerini düzeltmekten aciz, tüm coğrafyalarda yenilgiye uğramaktan bitap düşmüş olan Biden; türlü yalan ve iftiralarla yıkıcılık görevini yerine getirmeye çalışmaktadır. ABD’nin yenilgisi ve çözümsüzlüğü o kadar netleşmiştir ki fitneden başka bir şey üretemez hale gelmişlerdir. Biden; piyonlarıyla Türkiye’yi kuşatma gayretinde lakin Türkiye Cumhuriyeti, Atlantik maşalarına karşı azim ve kararlılıkla mevzi almaya devam ediyor. Dönüp geçmişe baktığımızda ülkemizde yapmak istedikleri darbe vatanseverlere toslamış ve ülkemizde hâkim kılmak istedikleri hegemonya tarihe karışmıştı. Buradan yola çıkarak söyleyebiliriz ki bu iklimde Atlantik rüzgârı esmez. Artık yaptırım tehditleriyle bir sonuç elde edemeyen ABD son olarak ülkemize uygulamaya çalıştığı CAATSA (Yaptırımlar Yoluyla Amerika’nın Düşmanlarıyla Mücadele Yasası) tehdidiyle tedirginliğe değil sevince neden olmuştur. Söz konusu yaptırımların yerli üretimi teşvik edici nitelikte olması sebebiyle ülkemizi tam bağımsızlık hedefine daha da yaklaştırmıştır. Sırtını yıllarca sömürüye ve zulme yaslayan ABD ekonomisinin gelir kalemleri gücüyle doğru orantıda azalmıştır. Suriye’de, Irak’ta, İran’da ve Türkiye’de mağlup olmanın perişanlığıyla kendisine soluk arayan ABD artık çözümsüzdür, köşeye sıkışmıştır.
Kurduğu ve desteklediği terör örgütleriyle binlerce sivilin ölümüne, milyonlarcasının yurtsuz kalmasına sebep olan ABD, kirli tarihinden damlayan lekeleri aziz milletimize bulaştırma çabası içerisindedir. Binlerce tır silah yardımında bulunduğu PKK Mehmetçiğimize kurşun sıkarken, bağlamasından kan sızan Selahattin Demirtaş’ı parlatmaya çalışması da ABD’nin Türkiye’yi kuşatma çabasının farklı bir şeklidir. Tüm coğrafyalara huzursuzluk, savaş, kan ve gözyaşı götüren; halkını çürümüş bir sistemle körelten Biden, haddini bir kez daha aşmış ve hüküm verme hadsizliğinde bulunmuştur. Yıllarca Dünya’nın jandarmalığına soyunan ABD şimdi de üzerine hâkimcübbesi giymek istemektedir. Ancak giymek istedikleri cübbeyi yerle yeksan edecek ve kendilerine kararlılık ve iradeyle kazanılmış AİHM kararlarını hatırlatacak olan Türk gençliği çelikten iradesiyle mevcuttur.
Dünya’nın en büyük katliamcısı, kanlı parmaklarını bize uzatıp ‘’Siz soykırım yaptınız.’’ diyor. Her fırsatta yaptırım tehditlerinde bulunuyor. Kendini dev aynasında gören tek dişi kalmış canavar farklı yollarla Türkiye’yi bölmeye çalışıyor. Dolayısıyla her cephede mağlup olan ve gücünü yitiren ABD’nin devlet başkanının yaptığı açıklama da aldığı karar da yok hükmündedir. AİHM ‘in 28 Kasım 2017 tarihinde almış olduğu ‘’ Hiçbir devlet, hiçbir kurum, hiçbir kişi sözde Ermeni soykırımını tanıyamaz, tanıyan kararlar yok hükmündedir.’’ kararı bu tartışmaya hukuki olarak nokta koymuştur. Amerikan emperyalizmi, ürettiği Ermeni Soykırımı yalanlarıyla Türkiye’ye karşı bir kez daha namlu doğrultmuştur. Soykırım palavrasıyla Türkiye’nin vatan savunmasını yok sayma çabası, ABD’ye alışık olduğu yenilgiyi bir kez daha tattıracaktır.
VATAN NASIL SAVUNULMAZ?
Bu hukuki meseleyi tarihçilerin konusu olarak görerek vatan savunulmaz. Soykırım kavramının bir suç tanımı olduğunu ve muhatabının da mahkemeler olduğunu görmeden vatan savunulmaz. Acıları ön plana çıkararak, can kayıplarını yarıştırarak vatan savunulmaz. Polise katil diyenlerle, özgürlük adı altında yozlaşmayı savunanlarla, çürümüşlüğü ve emperyalizmi bayrak yapanlarla vatan savunulmaz. ABD ve piyonlarıyla iş tutanlarla, üzerinde Mehmetçiğin kanı olan elleri sıkanlarla vatan savunulmaz. Etnik ve mezhepsel bölücülük yapanlarla, Türkiye’yi katliamcı ilan ederek efendilerine yaranmaya çalışanlarla mücadele etmeden vatan savunulmaz. İşgal altındaki bir ülkenin hürriyeti için verdiği mücadeleyi kavramadan vatan savunulmaz. Özgüvenli bir şekilde ‘’Soykırım yapmadık vatan savunduk!’’ demeden vatan savunulamaz.
SOYKIRIM YAPMADIK VATAN SAVUNDUK!
Soykırım hukuki bir tanımdır. Spor yorumcularının bu mesele hakkında hüküm vermesi söz konusu olmadığı gibi tarihçilerin de bu konuda hükme varması mümkün değildir. Tarih konusunda bir otoritenin olmayışı ve ‘’soykırım’’ kavramının Ceza Hukuku temelli bir suç tanımı oluşu böyle bir durumun söz konusu olamayacağını gösterir. Burada bizim üzerimize düşen görev soykırım yalanını bitiren AİHM kararlarını en önemli delil olarak görmek ve bu kararları tüm halkımızın bilincine tekrardan çıkarmak olmalıdır. ’’Perinçek-İsviçre Davası’’ ile birlikte Türk milletinin alnına kara sürmek isteyen eller kırılmıştır. Emperyalist yalanlarla milletimize diz çöktürmek isteyenler AİHM kararı ile hüsrana uğramış, Türkiye’yi bölme hevesleri kursaklarında kalmıştır.
Ülkemizde bulunan başta İncirlik Üssü olmak üzere tüm ABD üslerindeki Amerikan askerleri evlerine gönderilmeli ve bu üsler emperyalizme karşı kaleler haline getirilmelidir. Amerikan üsleri vatanımızın göğsüne saplanmış hançerlerdir. Ülkemiz bir istiklal savaşı içerisindedir ve bu savaşın gereği olarak eşkıya yatakları kapatılmak zorundadır. ABD bizim stratejik müttefikimiz değil stratejik tehdidimizdir. 15 Temmuz 2016 gecesi darbecilerin karargâhı olarak kullanılan İncirlik Üssü, Türkiye’yi kuşatma planının bir parçası olduğunu gözler önüne sermiştir. Emperyalizmin silahlarının sadece tüfekler, uçaklar ve uçak gemileri olmadığını aklımızdan çıkarmamalıyız. Zamanında Ermeni çeteleriyle egemenliğimize kastedenler şimdi de bizi hile ve palavrayla kuşatmaya çalışıyorlar.
Bizler Türk gençliği olarak Bursa Nutku’ndan ve Gençliğe Hitabe’den aldığımız görevle vazifelere atılarak yüz yıl önceki kararlılıkla vatan savunmasındayız!
Umut Belen
Öncü Gençlik Antalya İl Sekreteri