Ferdi Tanhan/Vatan Partisi Öncü Gençlik Genel Sekreteri
Son günlerde çok rağbet gören, keramet aranan bir kavram var: Z kuşağı. Günlerdir tartışılıyor. Özellikle kör “muhalefet” için bir mesih ve kurtarıcı. Dünyayı kötü adamların zulmünden, diktatörlerin elinden, demokrasi düşmanların şerrinden kurtaracak süper kahramanlar müjdeleniyor. Z kuşağı alemlere rahmet olmuş(!). Taşsız çöller, göllere dönüyor. Putlar yerlere devriliyor. Bin yıldan beri sönmeden yanan alevler sönüyor. Hele Türkiye’deki Z kuşağı, Doğu ve Batı arasında bir güneş gibi doğuyor. Onların doğuşuyla gök kubbeden yıldızlar yerlere düşüyor.
Bir varmış bir yokmuş. Olmayan bir şey gelmiş siyasetin baş köşesine oturmuş. İktidarlar, otoriteler öcü gibi korkuyormuş Z kuşağından. Kimisi Z kuşağının başını okşayarak hasımlarına gözdağı veriyormuş. Kimisi Z kuşağını internetle, bursla tavlama derdinde. Kimisi korkudan ne yapacağını şaşırmış. Kimisin de hakaretin, aşağılamanın bini bir para. Kimine göre kıyamet alameti, kimine göre cennet muştusu. Herkesin aklında bir sürü soru: Z kuşağı kimdir, nasıl yaşar, neyi sever, nasıl giyinir, kime oy verir, in midir, cin midir? Anket şirketlerine haberler salınmış, köşe yazarlarına yazılar ısmarlanmış. Bir halisülasyon yaratılıyor.
Z KUŞAĞI VAR MIDIR YOK MUDUR?
Kimse sormuyor: Z kuşağı var mıdır yok mudur? CHP milletvekilleri öyle laflar ediyor ki yakında “Düşünüyorum, öyleyse Z kuşağıyım.” derlerse kimse şaşırmaz. Zira, “Ne mutlu Z kuşağı olana” sloganı çoktandır dillerinde. Dağıtmadan ve uzatmadan söyleyelim: Z kuşağı diye bir olgu yok. Z kuşağı diye bir algı var.
Bu algıyı kimler, niçin yaratıyor? 15- 16 Temmuz günü silahla Türkiye’yi hizaya getiremeyenler, ülkemizi PKK saldırılarıyla bölemeyenler ve ekonomik yaptırımlarla bize diz çökertemeyenler “zorla” yapamadıklarını “rızayla” yapmaya çalışıyor. Yaratılan, yönetilen ve yönlendirilen her algı en nihayetinde toplumu ikna etmek içindir. Kaleyi içinden fethetmek, dışından zorlamaktan çok daha kolaydır. Z kuşağı algısıyla vatansever niteliklerinden uzaklaştırılmak istenen Türk gençliğinin bilincine saldırılmaktadır. Dün ve bugün Türk milletine karşı yürüttükleri savaşı kaybedenler, Türkiye’nin yarınlarına el koymaya çalışıyor.
1980’lerden bu yana küresel bir saldırıyla karşı karşıyayız. Bu saldırı Türk milletini, cumhuriyetimizi, devletimizi, halkçılığımızı, devletçiliğimizi, kamuculuğumuzu, vatanseverliğimizi hedef alıyordu. Ancak en başta da gençliğimizi hedef aldı. Çünkü ancak Türk gençliği bitirilirse Türkiye’nin başı dik yaşama iradesi söndürülebilirdi. Türkiye’yi bitirmek için, gençliği çıkarcı ve bireyci yapmak istediler. Arkadaşının sırtına basan, önce kendini düşünen bir ideolojiyle bilincimize saldırdılar. “Altın nesil” diyerek gençleri tarikatların kucağına attılar, FETÖ’nün aleti yaptılar. Düzeni değiştirme iddiasıyla yola çıkan gençleri canlı bombaya dönüştürdüler, onlara maceracı eylemleri öğütlediler ve PKK’nın kanatları altına sürüklediler. Ancak en nihayetinde başaramadılar. Türk gençliği yüzlerce yıllık birikimiyle, örgütlenme yeteneği, cesareti ve vatanseverliğiyle bu saldırıları bozguna uğrattı. Kendi kendine mi? Elbette hayır. Bu memleketin asırlardan süzülen öncü partisi Vatan Partisi önderliğinde. Vatan Partisi 21. yüzyılın Genç Türklerini yetiştirerek tarihi bir görev yaptı. Çünkü, Ergenekon- Balyoz kumpaslarına, FETÖ darbesine, PKK’nın üniversiteleri ele geçirme girişimine gençliği esir alınmış bir milletin direnme şansı yoktur.
Özetle, Z kuşağı isimlendirmesiyle ortaya atılan tezler bir saçmalıktan ibaret değil. Bu kapsamlı saldırının bir devamıyla karşı karşıyayız.
‘Z’ YATAĞI
Sınıfsal özelliklerine, milli değerlerine, içinde bulunulan koşullara bakılmaksızın 1996 yılından sonra doğan bütün gençler bir yatağa yatırılıyor. Mitolojinin tanınmış haydutları iş başında. Emperyalistler Prokrustes’in yolundan ilerliyor. Hepinizin bildiği gibi Prokrustes adlı dev demir yatağına yakaladığı yolcuları bağlardı. Yatağa kısa gelenlerin kollarını ve bacaklarını çekip uzatır, uzun gelenlerin ise kollarını ve bacaklarını keser kırpardı. Türk gençliğini milli kimliğinden koparamayanlar şimdi onu Z yatağına yatırıyor. Gençliğin vatansever, bağımsızlıkçı, halkçı, milliyetçi ve devrimci özellikleri emperyalistlerin boyutlarını belirlediği yatağa fazla geliyor. Kültürel değerlerimize, aileye, insanlığa ve cinsiyete bakışları da aynı yatağa dar geliyor. Hedeflerindeki gençliği yaratamayan emperyalistler de gençliği Z yatağına uydurmak için vatansever özelliklerini yani ayaklarını kırpıyor. LGBT ve cinsel yabancılaşmaya karşı hoşgörü, aileye karşı pervasızlık, bencillik ve sorumsuzluk gibi Türk gençliğinde olmayan özelliklere sahip olsun diye vücudunu çekip genişletiyor. Dünyada bu zamana kadar bütün hakikatler Prokrustes’in yatağından nasibini aldı. Hakikatlerin kolu bacağı kesilebilir mi, insanlık Prokrustes’lere boyun eğer mi? Türk gençliği bu yatağa zincirlenir mi?
BU ‘Z’OKA’YI YUTMAYIZ
Z kuşağı diye bir şey yok. Teknolojiyi diğer bütün kuşaklara göre daha iyi kullanıyorlarmış. Bunu diyenler aklımızla alay ediyor. Her kuşak kendi döneminde ortaya çıkan teknolojiyi elbete daha iyi kullanır. Z kuşağı orak, saban kullanabilir mi, at arabası sürebilir mi, kılıçla savaşabilir mi? 50 yıl evvel tablet kullanılamadığı için Z kuşağının övülmesi mantıklı mı?
Daha da somut konuşalım. CHP MYK’ya sunulan Z raporunda bakın neler söyleniyor.
Z kuşağının; insan, hayvan ve doğa hakları, cinsiyet ayrımcılığı gibi konulardaki duyarlılığının yüksek olduğu söyleniyor, ancak vatan hassasiyetlerini vurgulayan yok. Adını “Z” yaptıkları gençlerin, bir vatanları ve milletleri olmadığını düşünüyorlar herhalde.
Aynı raporda, Z kuşağının yüzde 76.4’ünün; adalet, demokrasi ve özgürlük gibi kavramları önemli bulduğu aktarılıyor. Bağımsızlık, vatan, millet gibi kavramların olmaması dikkat çekici. Bugün ülkemizde adalet, demokrasi ve özgürlüğü kim, kimin için istiyor? FETÖ’ye adalet, HDP’ye demokrasi, vatana ihanete özgürlük. Aynı sunumda, Z kuşağında Türkiye’nin AB üyeliğini destekleyenlerin oranının yüzde 78.6 olarak hesaplandığı belirtiliyor. Sözde Türk gençliği Türkiye’nin el kapılarına bağlanmasını, milli parasının yok olmasını dolayısıyla perişan edilmesini arzu ediyor.
Hürriyet Gazetesine demeç veren Prof. Dr. M. Asım Karaömerlioğlu Z kuşağını şöyle tanımlıyor: “ Kendileri ve aileleri dışındaki insanlara karşı güven duyguları çok zayıf, bu nedenle toplumsal aidiyet duyguları da güçlü değil.” Toplumsal aidiyet duyguları güçlü değil denilen gençler vatan için şehit oluyor, PKK kurşunlarının üzerine yürüyor, üniversiteleri Mehmetçik için ayağa kaldırıyor. Bazı Bilim insanları(!) için bunlar önemli değil. Z yalanları bilimi katlediyor.
İYİ Parti Grubu, Z kuşağının sorunlarının araştırılması ve çözüm önerilerinin bulunması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) araştırma komisyonu kurulması önerisi getiriyor. Z Kuşağı ismiyle kolejler açılıyor. 7-8 Milyonluk bir kitleden bahsediliyor. Bu kavramı kullananlara göre dünyayı değiştirecek güç artık milli çelişmeler ve sınıfsal konumlanmalar değil yaş farklılıkları. Küresel güçler yenildikçe teorileri de gülünçleşiyor.
RAND RAPORUNUN GENÇLİK AYAĞI
RAND Corporation raporunda iç cepheyi bölmek amacıyla tezgâhlanan fitne ve fesadın gençlik ayağını bu “Z kuşağı projesi” oluşturuyor. RAND, “Türkiye’nin Milliyetçi Rotası” başlığını taşıyan son raporunda Erdoğan’a karşı, üç büyük muhalefet partisi bir araya gelirse “otoriter Erdoğan yönetimini” devirebilir ve Batı yanlısı demokrasi tekrar kurulur demektedir. Türkiye’de basın özgürlüğü ve adaletin olmadığı, diktatörlük imasının sık sık yapıldığı raporun kullandığı kavramlarla, Z kuşağı tanımlanırken kullanılan kavramların benzerliği dikkat çekicidir. Ayrıca üç büyük muhalefet partisi olarak tanımlanan CHP, İYİP ve HDP’nin “Z kuşağı” aldatmacasında da tam bir söylem birliği içinde olduğunu belirtmek gerekir. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “Gençler, dikta yönetimi istemiyor.” diyerek Rand’ın işaretine selam çakmaktadır. CHP Milletvekili Sera Kadıgil mecliste yaptığı Z kuşağı güzellemelerinde aynı üslubu takınmakta “…Bu yüzden korkuyorsunuz; korkun, çok haklısınız çünkü bir başarıları olacak, sizi bu Z kuşağı yollayacak” diye bağırmaktadır. Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu ve HDP hepsinin “Z kuşağına” aynı misyonu biçmeleri Atlantikçi ittifakın gençlik politikalarını da gözler önüne sermektedir. Z kuşağı adlandırılması kullanılarak Türk gençliği HDP’nin “Demokrasi ittifakının” içinde hareket etsin diye büyük bir çaba gösterilmektedir.
KUŞAKLARIN ADLANDIRILMASI
Z kuşağı diye bir gerçeklik yok. Pazarlama ve reklam şirketleri tüketim biçimlerini ortaklaştırmak için bu tür kavramlar üretiyorlar. Özellikle büyük şirketler X, Y, Z kuşağı gibi genellemelerle üretim/tüketim ve satış stratejilerini belirliyorlar. Gençliğin iradesini alıp, satabileceğini düşünen partiler de bu alana dahil oldu. En güzel yalanlar Türk gençliğini kandırmak için.
Kuşaklar siyasi arenada böyle tanımlanmaya yeni başladı. Önceden bir mücadele döneminde yetişen gençler için ana hatları belirli bir kimlik tanımlanması yapılabilirdi. Jöntürk Kuşağı, Cumhuriyet Devrimi Kuşağı, 68 Kuşağı gibi tanımlamalar bunlara örnektir. Toplumsallığın yerini bireysellik, ideolojinin yerini alt kültürler aldıkça ve siyaset yozlaştıkça bu tanımlar değişmeye başladı. Şimdi ortak bir davada birleşerek mücadele eden gençlerin elde ettiği isimler yerine emperyalistler kulağımıza tek harflik bir isim okuyor. Türk kültüründe isim almak için bir başarı elde etmek şarttır. Emperyalistlerin verdiği ismi sahiplenmek için ise tek şartları var, milli değerlerden kopmak. Oysa Türk gençliğinin dünyaya nam saldığı bir isim var. Millete ve vatana bağlılıkları, bilimin aydınlattığı akılları, devrimci bilinçleri ve kararlılıkları, strateji ve taktik ustalıkları ve eylemde başarılarıyla Genç Türk bir dünya markasıdır. Genç Türk imparatorluk birikimimizden, bugünlere uzanan tarihi bir olgudur. Nerede olursa olsun kendisini milletine, vatanına ve insanlığa adamış gençlerin ismidir. Öyle ki nerede zulme isyan eden, hayatı değiştiren, bağımsızlık isteyen gençler ortaya çıksa Amerika’nın Genç Türkü, Japonya’nın Genç Türkü, Cezayir’in Genç Türkü, Hindistan’ın Genç Türkü diye alkışlanır. Şimdi ise emperyalistlerden alkış isteyenler ferman getirmiş, dünyada hiç Genç Türk kalmamış. Nereye giderseniz gidin hepsinin adı birmiş, tek harfe inmiş: “Z”. Emperyalizme piyon olan genç de, ağaya kulluk eden genç de, FETÖ’ye hizmet eden nesil de, terörü hendeklere gömen Mehmetçik de aynı nama sahipmiş. Küreselleşmenin son kurbanı olarak Genç Türk kavramı seçildi. Ancak Türk gençliği, namını alfabenin bütün harflerini bir araya getirseniz de size yedirmez.
Gençlik hareketi Türkiye’nin en büyük hazinesidir. Tarihidir. Gururudur. Güvencesidir. Umududur. Geleceğidir. Emperyalistlerin verdiği isimlerle yaratılmaya çalışılan “Z hareketi” bu tarihe yabancıdır. “Z hareketi” emperyalist merkezlerin hareketidir ve en nihayetinde Türkiye’yi hareketsiz bırakmak için kurgulanmakta ve vurgulanmaktadır. Z kuşağı isimlendirmesiyle Türk gençliği avlanamaz, tavlanamaz ve aldatılamaz. Türk gençliğinin adı, andıdır. Namına sahip çıkacaktır ve adının gereğini yapacaktır. Bunu herkes görecektir.
TÜRK GENÇLİĞİ ALDANMAZ
Genç Türkler olarak yarın Türkiye’yi yöneteceğiz. Her işimizin, her eylemimizin ölçüsü budur. Bizim hakkımızda atıp tutanlara da bu mevziden yanıt veriyoruz. Kimileri ihanetlerini hayata geçirmek için “Z kuşağı” gibi suni kitlelere bel bağlıyor. Başarı şansları yoktur. Milletimizin ve insanlığın bizden beklentilerini vatan bütünlüğünün fedaileri olarak, Atatürk gençliği olarak yerine getireceğiz. Türk gençliğine farklı isimler verilerek kimliğinden koparılmasına, milletinden ve geleneğinden uzaklaştırılmasına izin vermeyeceğiz. Z adlandırılmasıyla kişiliksiz ve vatansız bir gençlik yaratılmasına müsaade etmeyeceğiz. “Gel ey imanlı gençlik, Gel ki Anadolu’da senin bükülmez çelik İmânına, azmine ümit bağlayanlar var” diyen Nâzım Hikmet’in çağrısına uyacağız. Atatürk devrimini tamamlayarak, Türk milleti ve onun gençliği olarak tarih yapacağız.