Enver Aysever’in geçenlerde yazdığı “‘Ne yapmalı’ sorusuna yanıt!” adlı yazısını okuyunca aklıma Lenin’in Sol komünizm Bir Çocukluk Hastalığı kitabı geldi. Çünkü, bol jargonlu, ‘’derin sınıf analizine’’ dayanan, biçimde sosyalist, özde sapına kadar anti-sosyalist yazılar 200-250 yıllık sosyalist mücadele içinde milyonlarca kez yazıldı. Lenin de zaten bu kitabında terörcü, kendiliğindenci, aşamalı devrimi reddeden başıbozukları ele alıyor. Sosyalist devrimciler, Menşevikler, anarşistler vb. o dönemde devrimci mücadeleyi baltalayarak Çarlık Rusyası’na Çarlık askerlerinden daha çok hizmet etmişlerdir.
Hepsinin ortak özelliği sosyalistliği parkta oyun oynamaya çevirmeleridir. Mağaralarında, hayal dünyalarında onlarca “devrimci” teori kasarlar, kimseden destek alamayınca da silaha sarılırlar ya da umutlarını büyük bir güce bağlarlar. Sistem de bunların zararsızlarına bir bahçede oyun oynama izni verirken, zararlılarını ise güzelce organize eder, kullanışlı aparatlar haline getirir. Bunca zaman getirmiştir de zaten.
Ülkemizde 100 yıldır, bu yazılar yazılıyor. 80 öncesi maceracı, terörcü, Türk bayrağını reddeden, Moskova’nın kontrolünde olan birçok grup vardı. Bu gruplar veya grupçuklar cinayetlerini, torbacılıklarını ve Moskova revizyonizmine olan bağlılıklarını (sadece ideolojik veya siyasi değil, doğrudan örgütsel ve parasal bağlılıktan söz ediyoruz) “derin sınıf analizlerine’’dayanarak meşrulaştırmaya çalışmaktaydılar.
80 sonrasında birden akıllarına Stalin’i eleştirmek geldi, liberalizmi ve Amerika’yı keşfetmeye başladılar. Berlin Duvarı da yıkıldıktan sonra, Moskova’yı terk edip Washington’a yerleştiler. Anlaşılan Enver Aysever aynı geleneği devam ettiriyor.
NEO-LİBERAL SOL VE EMPERYALİZMİN REDDİ
Enver Aysever düğmeyi en baştan yanlış ilikliyor. Yazıda faşizm var, sınıfsal bakış var, devrimcilik var, sosyalistlik var hatta liberal eleştiri sosu bile var ancak emperyalizm yok. Oysa anti emperyalistlik sosyalistlerin amentüsüdür, sıfırıncı yasasıdır. Bunlar eskiden laf olsun diye de olsa birkaç emperyalizm karşıtı bir şeyler yazardı, şimdi elleri ona bile gitmiyor.
Dünya 100-150 yıldır emperyalizm çağında. 20. ve 21. YY’’ın bütün devrimleri, emperylizme karşı vatan savunması temelinde gerçekleşti. (1) Siyasi bütün saflaşmaları emperyalizme karşı tavır belirledi. 2. Enternasyonal’i ve Kautsky’i gerici yapan da, 3. Enternasyonal’i ve TBMM’yi devrimci yapan da emperyalizme karşı takındıkları tutumdu.
Ancak bu yazı emperyalizmi yok sayıyor. Nasıl olur da uzun uzun Türkiye tahlili yapılır ve bir kere de olsun emperyalizmden bahsedilmez? Tabii bu, bilmemezlikten değil, vatansızlıktan geliyor. Hasan Yalçın neo-liberal sol ile emperyalizmin ilişkisini “Marksistlikten dem vuranlar Lenin’in yanından bile geçemiyorlar, yani yüzyılımızın Marksizmini toptan reddetmişlerdir. Bu yüzden milletlerin kurtuluş mücadelesini ne hesaba katarlar ne de bu mücadeleye verdikleri bir değer vardır. Sözlüklerinde emperyalizm yoktur.’’ cümleleriyle tarif eder. (2)
Türkiye emperyalizme karşı savaş veriyor ve bu arkadaşlar hala Tayyip Erdoğan’ı devirme saplantıları yüzünden savaşı görmezden geliyor. Hatta dolaylı olarak emperyalizm tarafında rol alıyorlar.
HDP’YE DOST ELEŞTİRİSİ
Yazar, HDP/PKK teröründen ve bunların Amerika’nın aparatları olmasından rahatsız değil. Hatta ses çıkarmayarak buna destek dahi oluyor. HDP’ye dostça eleştirileri sosyalistlerle (park sosyalistleri) ittifak yapmadıkları için. Yoksa çocukların dağa kaçırılmasında, şehirlere bombalar yığılmasında, bölücülük yapılmasında hiçbir sakınca görmüyor.
Yalnız HDP’ye bir konuda haksızlık ediyor. HDP, çayır çimen sosyalistleriyle ittifak halinde. Zaten Biden muhalefeti ağız birliği etmişçesine komple ittifak halinde, aynı şeyleri söyleyip aynı şeyleri tekrarlıyorlar. Aysever de bundan gayet memnun.
‘’Erdoğan çevresinin başarıyla yaptığı gündemi değiştirme işi bu kez pek sonuç vermeyecek gibi. Gara’da ardına düşmeyen muhalefet direnç gösterdi. Akşener’in milli irade vurgusu da önemli. Herkes kendi olursa, ilkeler üzerinden yürürlerse Saray’ın siniri bozulacaktır. Baskı düzenine karşı gelişen toplumsal tepki yükselmeye devam edecek. Eğer ortak bir şemsiyeden söz açılacaksa, bu her tür zorba uygulamaya karşı olmalıdır. Salgınla birlikte büyüyecek olan iktisadi kriz tüm dengeleri sarsacaktır.’’ (3)
Muhalefetin Gara’da iktidarın peşine düşmemesinden kastı, ağız birliği etmişçesine sorumluluğu PKK’dan alıp hükümetin üstüne atmaları. PKK liderleri de bu konuda muhalefete akıl veriyor. PKK’nın ele başlarından Mustafa Karasu ‘’Muhalefet yüklenseydi, fırsattı. Bu hükümeti düşürebilirlerdi’ diyor. (4)
Hem PKK’ya hem de muhalefete göre Gara’daki katliamın sorumlusu PKK değil, Türk devleti. Aysever, Bütün umudunu çıkacak bir ekonomik krize bağlamış ve Biden tayfasının açtığı şemsiyenin altına girmiş. Ne mutlu ona, belki gözlerine girebilirse TİP ile birlikte “sosyalist” kontenjandan, HDP hamiliğinde meclise girebilir.
YENİ ORTA ÇAĞDA KÜRT SORUNU
Aysever yazısında sık sık Kürtlerden ve Kürt halkından bahsediyor. Atatürk’ün Medeni Bilgiler kitabına yazdırdığı gibi “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye Halkına Türk Milleti denir”. Atatürk’ün de dediği gibi Türk milleti devrim ile gelmiş ve vatanı kurtarmıştır. Aynı Fransız milletinin, Fransız Devrimi ile geldiği gibi.
Kürt kökenli yurttaşlarımız da aynı diğer etnik kimlikler gibi Türk milletinin asli unsurudur. Zaten milletler demokratik devrimlerle ortaya çıktı. Demokratik devrimler orta çağı yıkarak, kralları indirerek başarılı oldu ve kralların, sultanların kullarını milletin mensupları yaptı. Orta çağın bölünmüş halklarının yerine, milletleri yarattı. Aysever, sürekli olarak Kürt halkı diyerek bilinçli bir çarpıtma yapıyor. Derdi elbette Kürt kökenli vatandaşlarımız değil, öyle olsa PKK’yı masumlaştırmaz. Derdi, Kürtler diyerek Kürt kökenli vatandaşlarımızı PKK/HDP ile bir tutmak.
Ayrıca “Kürt halkı” diyerek cumhuriyetimizin temeli olan millet kavramına da savaş açmaktadır. Millet kavramına savaş açarak, “anayasal yurttaşlık” adı altında Kürt etnik kökenini Türk milletinden ayırarak, Türkiye’yi özerkliğe ve bölünmeye götürecek süreci meşrulaştırmaktadırlar.
Oysa millet kavramına sadece orta çağ güçleri karşı çıkarlar. Bütün bilimsel sosyalistler, milletleri tarihin gündemine sokan demokratik devrimleri sonuna kadar savunmuşlardır.
FAŞİZM VE MİLLİYETÇİLİK
Lenin milliyetçiliği gerici milliyetçilik ve ilerici milliyetçilik olarak ikiye ayırmıştır. Emperyalist milliyetçiliği gerici milliyetçilik, anti-emperyalist milliyetçiliği ise ilerici milliyetçilik olarak tanımlamıştır. Aynı tanımlamayı Yusuf Akçura da yapmaktadır. (5) Emperyalizm çağında, Ezilen Dünyada milliyetçilik saltanatları yıkıp milli egemenliği tesis etmiş ve emperyalizme karşı bayrak olmuştur. Bundan dolayı Türk Devrimi 1928 yılında 3. Enternasyonal’in ilan ettiği programda Dünya Devriminin halkaları arasında sayılmıştır. (6)
Enver Aysever gibiler emperyalizm ile mücadeleyi esas alan Lenin ve Stalin’i de “milliyetçi” ve “vatansever” diyerek aşağılamaya çalışıyorlardı. (7) Oysa hakaretten öte milliyetçilik ve vatanseverlik şeref duyulacak meziyetlerdir.
Aysever faşizmi de milliyetçilikle bir tutuyor. Faşizm Enver Aysever’in anladığı gibi bir şey değil, anlaşılan ona faşizmi de yanlış öğretmişler.
“Faşizm, finans kapitalin en gerici, en şovenist, en emperyalist unsurlarının açık terörist diktatörlüğüdür (Georgi Dimitrov, Selected Works, Sofia Press, Sofia 1972, Volume 2)
‘’Faşizm tanımı, öncelikle faşizmin emperyalist sermaye sınıfıyla bağına işaret ediyordu. Ancak her emperyalist faşist değildi. Zaten o zaman faşist tanımına gerek olmazdı. Malî sermayenin “en gerici, en şovenist, en emperyalist, en saldırgan” olanlarına faşist deniyordu. Bunlar “açık terörist diktatörlük” kurmuşlardı ‘’(8)
Bugün Hitler Almanyası ile bir tutulacak tek devlet ABD’dir. PKK/HDP ise ABD’nin başını çektiği faşist bloğun içindedir. Türk Milliyetçiliği, emperyalist karşıtı devrimci karakteriyle sapına kadar anti-faşisttir. Aysever, faşizmi HDP binalarında aramalıdır.
SINIFSAL BAKIŞTAN NASİBİNİ ALMAMIŞ
Ayseverler öncü partiyi de reddederek sivil toplumcu ideolojiyle birleştiler. Üyesi olduğu “Dayanışma Meclisi” türü onlarca örgütçük öncü partinin reddidir. Son 40 yılda 50 defa ayrılıp 50 defa birleşmeyi başaran neo-liberal sol dayanışma meclisi, yazı yazma meclisi vb. ne kadar meclis açarsa açsın HDP şemsiyesi altında meclise girmekten öteye geçemeyecektir. HDP’nin kapatılmasıyla da bu imkanları da elinden alınacak gibi duruyor.
Aysever’in yazısı sosyalist olmak bir yana en ufak bir ilerici, devrimci bir nüve dahi barındırmıyor. Yazı baştan aşağı neo-liberal ideoloji ile yazılmış. “Sınıfsal bakışa” vurgu yapmak bu gerçeği değiştirmiyor. Emperyalizm, milliyetçilik, faşizm gibi kavramlar tamamen sınıfsal içeriklerdir. Azıcık sınıfsal bakabilen birinin bu kavramları bu kadar yanlış kullanmasına imkân yoktur. Aysever, sınıfsal bakıştan da nasibi almamış.
SONUÇ
Aysever gibilerin modası çoktan geçti. Sosyalist görünümlü neo-liberaller bir dönemin muteberleriydi. Şimdi onların esamesi okunmuyor. Yazıya ne yapmalı başlığını koyarak Lenin’e atıfta bulunmak istemiş olabilir. Ancak Aysever, ideolojik açıdan geldiği yere baktığında yanında Lenin’i, Şefik Hüsnü’leri değil İştirakçi Hilmi ve Troçki’leri görecektir. HDP’nin bu denli, militanca savunulması başka türlü mümkün değil.
HDP’nin kapatılması sürecine girmiş bulunuyoruz. HDP’nin kapatılması daha önce kapatılan DTP, HEP, DEP, HADEP, ÖZDEP gibi olmayacak. Onların kapatılması topyekûn bir stratejinin parçası değildi. PKK’nın bitirilme noktasına gelmesi ve ABD’nin gerileyen hegemonyası çok önemli gelişmelerdir. Bu koşullar içinde HDP, kapatılarak bir daha gelmemek üzere tarihe karışacaktır.
KAYNAKÇA
1) Doğu Perinçek, Bilimsel Sosyalizm ve Bilim (İstanbul:Kaynak Yayınları, 2011),s. 124
2) Yalçın, Neo-Liberal Sol(İstanbul: Kaynak Yayınları, 2005), s.85
3) https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/enver-aysever/ne-yapmali-sorusuna-yanit-1817986
4) https://www.aydinlik.com.tr/haber/pkk-li-karasu-dan-muhalefete-cagri-234902
5) Yusuf Akçura, Türk Devriminin Programı, haz. Doğu Perinçek (Ankara:Kaynak Yayınları, 2017), s.14
6) Doğu Perinçek, Bilimsel Sosyalizm ve Bilim (İstanbul:Kaynak Yayınları, 2011),s. 121
7) a.g.e, s. 113
8) Doğu Perinçek, Bilimsel Sosyalizm ve Bilim (İstanbul:Kaynak Yayınları, 2011),s. 124
Samet Kunt
Öncü Gençlik İzmir İl Başkanı