Ana Sayfa Teoman Alili Akademisi AYDIN KAVRAMININ TARİHSEL ve SINIFSAL KÖKENİ

AYDIN KAVRAMININ TARİHSEL ve SINIFSAL KÖKENİ

1347

Aydın, üzerinde fazlaca yazılıp çizilen ancak neredeyse her dünya görüşünün kendi değer yargılarına uygun olarak farklı şekillerde tanımladığı oldukça kapsamlı bir kavramdır. Genellikle aydın kavramı ile entelektüel açıdan yetkin, bilgili ve akıllı kimseler; yol gösterici, rehber konumundaki fikri önderler kastedilmektedir. Her dünya görüşünün Aydını vardır. Günümüzde Aydın kavramına yüklenen anlamların birçoğu yanlıştır. Aydını tanımlarken “Halkın yanında olan”, “ iyi ahlakın temsilcisi” diye nitelemek doğru değildir. Çünkü aydın sadece iyi ahlakın temsilcisinden ya da halkın yanında olan değil tercih ettiği sınıfın iktidarı için maddi manevi üretim yapan kişidir. Kelime kökeni olarak da aydın Türkçeye “aydınlanmış”, “münevver”, “ışıklı olan” olarak geçmiştir. Fakat sadece buradan yola çıkarak aydın tanımını yapmak aydın yüzeysel olarak ele almak olur.

AYDIN’IN TARİHTE VAR OLUŞU

İnsanlığın yeni üretim araçları keşfetmesi, var olanı geliştirmesi üretimde artışa sebep olmuştur. Bu üretim artışı üretimde bir fazlalığın oluşmasını sağlamıştır. Oluşan üretim fazlası insanlığın önüne fazla olanı bölüşme, yönetme ve koruma sorununu birlikte getirmiştir. Bu nokta da kabile toplumunu yöneten liderler üretim fazlasına el koymuştur. Bölüşme sorunu kabile büyüklerinin fazlaya el koymasıyla çözülmüş ve sınıflı toplum doğmuştur. Sınıflı toplumun doğmasıyla birlikte oluşan sınıf farklarını meşrulaştıracak, bunu ekonomik, sosyal ve kültürel bir temele oturtma kaygısı aydın kavramının temellerini oluşturmaktadır. Böylelikle insanlık aydın ile birlikte uygarlığı inşa etmeye, devletler kurmaya, bilim felsefe, gibi birçok alan inşa etmeye başlamıştır. Aydın insanlığın inşa ettiği uygarlığın içerisinde, sınıfların iktidar mücadelesi için sanat, bilim, felsefe vb. üreten kişidir. Aydın bir sınıf değildir. Fakat mevcut olan sınıfın iktidar mücadelesine maddi ve manevi katkı sunan, tercih ettiği sınıfın iktidarı için ürettiği eserle mücadele veren kişidir. Yani aydın sınıfı değil sınıf aydını ortaya çıkarır. Her sınıfın aydını vardır. Aynı zamanda aydın tercih ettiği sınıfın üyesi ve en radikal savunucusudur. Aydın her zaman “ben bu sınıfın iktidarını savunuyorum “ diyerek sınıfını tercih etmez. Fakat bu noktada aydının ürettiği eserin niteliği bir sınıfın iktidarına hizmet eder. Aydının sınıfını ürettiği eserin niteliği belirler. Örneğin, ürettiği eser ya Filistin’de mazlum bir milletin davasına yüz döndürtmeyi amaçlar, tarihten düşmanlıklar çıkartır, ya da Filistin’de mazlum bir milletin bağımsızlığına katkı sunmayı amaçlar. Bu ikisinin dışında bir aydın yoktur. Bu ikisinin dışındaki kişi aydın değil entelektüeldir.

AYDININ EVRİMİ

Uygarlık tarihinde meydana gelen kırılmalar her sınıfı ve sınıf çelişkisini dönüştürdüğü gibi aydını da dönüştürmüştür. Çünkü aydın tercih ettiği sınıf için ideoloji üretendir. Sınıf çelişkileri değiştikçe aydının stratejik olarak konumlanmasını ve ürettiği ideolojiyi de dönüştürmesi gerekmektedir. Örnek verecek olursak demokratik devrimler döneminde burjuvazinin aydını ve feodal düzenin aydını olarak iki farklı aydın olgusu bulunmaktadır. Feodal çağın aydın profili mevcut olan sistemi muhafaza etmek için çabalamakta demokratik devrimlerin aydın profili mevcut olan sistemi yıkmak ve yenisini inşa etmek için çabalamaktadır. Bu ikisinin çelişkisinden burjuva aydını galip çıkmıştır. Galip çıkan aydın sonrasında sanayi devrimini gerçekleştirmiş, üretim erklerine sınıf atlatmış, ulus devleti kurmuş uygarlık tarihine eşik atlatmıştır. Fakat bu aydın da zamanla mevcut olan sistemi muhafaza edeceği için gerici bir konuma düşmektedir. Örneğin burjuva aydını zamanla burjuva sınıfının ve kapitalist sistemin emperyalist bir nitelik kazanmasıyla birlikte gerici bir nitelik kazanmıştır. Kazandığı bu gerici nitelik Birinci ve İkinci Dünya savaşlarını çıkartmış insanlığı yıkıma uğratmıştır. Burada aydınların hizmetlerinin rolü hiç azımsanamayacak kadar fazladır. Yani her aydın sınıf gibi kendi dönemi ve koşulunda ilerici ve gerici olabilir. Gramsci bu ayrım için iki tanım getirmiştir. Bu tanımlar “Geleneksel” ve “Organik” aydındır. Geleneksel aydın çağın gerekliliğini yerine getiremeyen, geleneğe ve eski çağın anlayışlarına bağlı kalan aydındır. Organik aydın ise bunun aksine yeni olanı inşa etmeye çalışan ve yeni çağın oluşmasına ürettiği eserlerle katkı sunandır.

AYDINLAR ARASINDAKİ SAFLAŞMALAR

Dönemimizin aydın profilini kavrayabilmek adına öncelikle dönemimizin kamplaşmasını kavramak gerekmektedir. Dönemimizin kamplaşmasını uluslararası kamplaşmalardan bağımsız ele alamayız. ABD emperyalizmi bütün Asya ülkelerini kuşatmaya çalışırken saldırganlaşıp yeni kurulan Avrasya uygarlığına zarar vermektedir. Türkiye ve bölge ülkeleri ABD’nin verdiği zararları yine Asya ülkeleri ile çözmeye ve açılan yaraları Asya ülkeleri ile kapatmaya çalışmaktadır. NATO’nun tabiri caizse beyin ölümü gerçekleşmiş, İnsanlığın önünü tıkadığı bütün ülkeler tarafından anlaşılmaya başlanmıştır. Bu noktada çöken emperyalizm silahının soğuk yüzünü bir kez daha Türkiye’nin ve Asya’nın etrafını kuşattığı üsleri ile göstermeye başlamıştır. Bölgede ülkeler çöken emperyalist sistemin yanında ve karşısında olmak üzere iki kampa ayrılmıştır. Bu kamplaşma ülkemizin içerisinde de kendisini göstermiş milli ve gayrı-milli saflaşmasını doğurmuştur. Aydınlarımız da burada var olan kamplaşmaya göre konumlanmakta ve sınanmaktadır. Ülkemiz içerisindeki siyasi kamplaşma iki farklı aydın modeli doğurmuştur. Bu profillerin bir tanesi ürettiği eserlerle toplumumuzu emperyalist sisteme diz çökmeye ikna etmeye çalışmaktadır. Toplumumuzun önünü tıkamaktadır. Bir diğeri ise çökmekte olan emperyalist sistemi hem devirmeye hem de yeni sistemi inşa etmeye çalışmaktadır. Bu noktada toplumumuzun önünü açan aydın budur.

EMPERYALİZMİN AYDINI

Burada toplumumuzun önünü tıkayan aydın modeli ABD emperyalizmin stratejilerini gerçekleştirmek için iç cephe de yıkıcı ve bozguncu faaliyet yürüten aydındır. Bu aydın modeli Türkiye’yi tekrar Atlantik sistemine bağlamaya çalışmakta yeni kurulan Avrasya uygarlığına dahil olduğu için Türkiye’yi düşman bellemektedir. Atlantik sistemi iflas etmiştir. Türkiye’nin ekonomisini çökertmeye çalışmış, siyasi olarak darbeler tezgahlamış, PKK’yı ve türlü terör örgütlerini Türkiye’nin ve Türk milletinin üzerine salmıştır. Bu noktada Türkiye çöken ekonomisini Rusya, İran, Çin gibi Asya ülkeleri ve Almanya gibi Avrupa ülkeleri ile onarmaya başlamıştır. Burada inşa edilen model insanımızı sıcak paraya dilendiren değil aksine insanımıza ürettiren ve insanımızı geliştiren bir modeldir. Ermenistan’ın Karabağ işgaline son veren model de budur. ABD’nin beslemesi terör örgütlerini bitirecek model de budur. Filistin’i ve ezilen ulusları kurtaracak modelde budur. Bu modelin karşısında olan aydın toplumumuzun olduğu gibi insanlığın ve yeni inşa edilen ileri uygarlığın da önünü tıkamaktadır. Yeni kurulan uygarlığın aydın profilini de bu çelişkilere göre değerlendirmek gerekmektedir.

VATANIN ve ÜRETİM DEVRİMİNİN AYDINI

Toplumumuzun önünü açacak yegane program vatan bütünlüğünü ve üretim devrimini gerçekleştirecek programdır. Çünkü ülkemizde meydana gelen, sosyal, siyasi, sınıfsal her çelişkinin nedeni ABD emperyalizminin ülkemize karşı saldırılarından dolayı meydana gelmektedir. Bu saldırıları bertaraf etmek toplumumuzun önünü açmak demektir. Bu yönüyle üretim devriminin gerçekleşmesi ve vatanımızın savunulması için maddi, manevi üretim yapan aydın devrim saflarında konumlanmaktadır. Devrimci aydın emperyalizmin ülkemizi kuşatma girişimlerini yarmak, Türkiye’yi müttefikleriyle buluşturmak, üretim devrimini gerçekleştirmek için toplumumuzun geniş sınıflarını birleştirmeyi hedeflemelidir. Bu hedefi gerçekleştirirken geçmişten düşmanlık üretmeye çalışan milli ve devrimci aydınlarımızın arasını açmaya çalışan emperyalist oyunlara gelmemeli, bu oyunlara daha cesur ve kararlı karşılıklar verilmelidir. Emperyalizmin Suriye’yi bölme girişimlerini, Filistin’i sindirme girişimlerini, Türkiye’yi ve Rusya’yı kuşatma girişimlerini bertaraf etmek için bütün üretici ve milli güçleri birleştirme görevi bulunmaktadır. Hedef kesin ve nettir. Sanayicisi, işçisi, çiftçisi yani bütün üretici güçler aynı saftadır. Üretici güçleri ve vatan bütünlüğünü sağlayacak milli cepheyi güçlendirme ve birleştirme görevi Vatan Partisi önderliğinde bütün milli aydınlarımızın görevidir.

Mustafa Koz
Öncü Gençlik Konya İl Yöneticisi
Aydın ve Kültür Çalışma Grubu Üyesi