Ana Sayfa Yazılar İNSAN NEDEN VATAN PARTİLİ OLMALI?

İNSAN NEDEN VATAN PARTİLİ OLMALI?

898

“Hayat demek mücadele demektir”

-Mustafa Kemal Atatürk

İnsancıllık (hümanizm), dünyayı vatanı, insanları vatandaşı bilenlerin sırrına vardığı en yüce değerdir. Evrensel olan her insani olgunun güçlü bir yerel-ulusal temele dayanması gerekir. Çünkü evren ağacı derin bir köke dayanır. İyi bir insancıl, iyi bir vatanseverdir mesela. Mustafa Kemal Atatürk kumaşında insanlar, bu toplumsal yasanın en iyi uygulayıcılarıdır.  

Bir insanın gönlünü almak, yere düşen birini ayağa kaldırmak, morali bozuk olan arkadaşımızın moralini yerine getirmek, yardıma muhtaç kişiye yardım etmek elbette insancıl davranışlardır. Fakat bir mücadele içinde insanın insanca yaşaması için mücadele vermek ve bir hedef için bütün güçleri bir disiplin altına almak, insanlığın en insancıl eylemidir. “İnsan neyle yaşar?” sorusuna cevap vermek gerekirse Mustafa Kemal’in pratiği ve hedefleri bize kılavuz niteliğindedir.

Çanakkale Destanımızdan daha insancıl bir eylem var mıdır?

Kemalist Devrimin kazanımlarından daha insancıl bir eylem var mıdır?

Emperyalizmle savaşarak bir ulusu zincirlerden kurtarmaktan daha insancıl bir eylem var mıdır?

Türk Devrim Programı’mızın diğer ezilen uluslara örnek olması kadar daha insancıl bir tavır var mıdır?

Elbette bu sorulara cevabımız yoktur olacaktır. Tüm bu mücadeleler, Türk insanının esir olmamasına ve ilerlemesiyle sonuç bulmuştur. İşte tüm bu insancıl davranışlar ve eylemler ancak örgütlü bir yapı ile mümkün. Yoksa Atatürk onca şeyi tek başına yapabilir miydi? Bu sorunun cevabı ise “yapamazdı”. Çünkü sistemli bir yapı ve teşkilatlanma, devrimin dayanması gereken güçtür. Bir başka deyişle hayata ve çevresine müdahale etmek isteyenlerin örgütlenmeme gibi bir lüksleri yoktur. Örgütlenenler, örgütlendiği için devrime önderlik edebilmiştir. Atatürk de bu yüzden Atatürk olmuştur. Atatürk’ün bunun farkında olmasından dolayı örgütlenme ihtiyacını en başa yazdı.

DÜNYAM VATANIM

Dünyaya bakın, dünya kadar sorun… Ukrayna’daki NATO-Rusya savaşı, enerji-gıda-göçmen krizi, durmak bilmez enflasyon, ayrılıkçı ve mezhepçi terör saldırıları, kutsal değerlere hakaret, kurumsallaşmış ırkçı şiddet, siyasi istikrarsızlıklar, Batı merkezli küresel savaş tehlikesi, LGBTQ dayatması, cemaat-tarikatların FETÖ gibi devlet içinde yapılanma çalışmaları, PKK’nın siyasi kolunun muhalefet bloğunda, Hüdapar’ın iktidar bloğunda meşruluk kazanması…

Hal öyleyken vatan dediğimiz yere gidiyor aklımız. Neresi orası? Hepimizin her gün toprağına bastığı, değerlerimizi ve mirasımızı korumak için kaygılandığı, birçok anı ve tecrübeyi yaşadığı, arkadaşlıklar edindiği, ekmeğini kazamaya çalıştığı, tarihindeki başarılarından dolayı gururlandığı aynı zamanda görevler çıkarttığı, nefes alıp verdiği, seni sen yapan özellikleri kazandırdığı yer.

Bu sorunları Türkiye’de konuşan birçok oluşum var. “Youtuber”lar, Twitter’ın “siyaset uzmanları”, Instagram’ın “reels siyasetçileri”, bir de olmazsa olmaz Twitch yayıncıları… Hepsi sorunlardan bahsediyor. Fakat bu sorunların çözüme kavuşturmak adına sadece reels, hikâye, gönderi, bilmem kaç dakikalık videolar ve parmağımızla 3-5 harfe basıp gönder seçeneğine tıklamaktan ileriye gitmiyorlar. Sorunları buradan paylaşmak güzel hoş. İnsanın vicdanını rahatlatır. Fakat aynı yöntemlerle farklı sonuçlar beklememek gerekir. Aynı sorunun içinde olduğun bir durumu başka insanlar tarafından sosyal mecralarda duymak insanı tatmin edebilir ancak hiçbir sorun sosyal medyadan çözülmüyor. Buna şundan dolayı dikkat çekiyorum, sosyal medya bir yankı odası, bir duygusal arınma/tatmin aracıdır. Etkileşimi sahte, algoritması yanıltıcıdır. Belki para kazandırır, o kadar. Önemsiz değildir elbette ama amaç ve esas da değildir, bir araç, faydalı bir icattır yalnızca. O zaman sorunun sonucu değil, nedenine, yani mutlu ve kedersiz yaşamak için kaynağa yoğunlaşmalıyız. Sorun yaratabilen bir icat, aynı zamanda sorun da çözebilir. O araç da duygu, düşünce ve faaliyet birliğinin kurumu, yani siyasi bir partidir.

HAYATIN İÇİNDEN ÖRGÜTLENME

Organize olmak dünya üzerindeki bütün canlılar için çok hayati öneme sahiptir. Örgütlenme olmadan organize olunmaz. İnsanları da diğer canlılardan ayıran en önemli özellik sosyal varlıklar olmasıdır. Örgütlenme de bu sosyallik içinde büyük önem kazanıyor.

İnsanlar sorunun ve karmaşanın olduğu yerde kendini mutsuz hissedeceklerinden dolayı her alanda örgütlenmeye ihtiyaç duyar. Örneğin bir kişinin taşıyamayacağı bir nesneyi, birden fazla kişi ile taşıma ihtiyacı duyarsın. Yani örgütlenme ihtiyacı duyarsın. O örgütlenme olmadan o yükü tek başına taşıyamazsın. Ya da bir evin inşasını tek bir usta yapmaz. Birden fazla usta ve çıraklar sayesinde yapılır. O ev, örgütlü hareket etmenin ürünüdür.

Hayatımızda büyük bir tecrübe olarak hafızalarımıza kazınan, hayatın doğrudan içinden bir örnek: 6 Şubat 2023 depremleri. Vicdanlarımızı yaralayan bir felaket yaşadık. Binlerce insanımız hayatını kaybetti. Çok sayıda vatandaşımız yaralandı. Depremden hemen sonra asker, polis ve gönüllü gençler olarak birlikte bölgeye gittik. Sorunları birlikte hareket ederek çözdük. Evsiz kalan vatandaşlarımıza çadır kurduk. Giysi, gıda, hijyen ihtiyaçlarını gidermeye çalıştık. Yetmediğinde KYK yurtları devlet tarafından depremzede vatandaşlarımıza açıldı. Mağduriyetler geçici bir süreliğine de olsa giderildi. Burada devlet ile millet örgütlü hareket etmeseydi bu sorunlar daha büyük sorunlara yol açacaktı. Hayatın içinde bile örgütlenmenin çok önemli bir yere sahip olduğunu yaşadığımız deprem bize tekrar hatırlattı. O yüzden insan özünde örgütlü canlıdır. Örgütsüzlüğün, başı bozukluğun oldu yerde sorunlar at koşturur ve hiçbirini çözemeyiz.

ÖRGÜTLENME AMA NASIL?

Örgütçülük denince akla ilk Atatürk gelir. Atatürk de 1919-1935 yılları arasında Türkiye’nin önünde duran sorunların ancak örgütlü bir yapı ile çözüleceğini tespit etmişti. O yüzden ilk işe siyasi parti kurmakla başladı. Her yerde, ülkemizin en ücra köşesindeki köylüye kadar örgütlü bir yapı kurarak Kurtuluş Savaşı başarıya ulaştı. Tabi bu doğru bir siyaset ve parti programıyla mümkündü. Bu iki etken olmasaydı, yani Atatürk ülkemizin ihtiyaçlarını doğru tespit edip, uzun vadeli düşünmeseydi örgütçülüğü başarısız olacaktı.

Bugün Türkiye’de “Bu kadar da olur mu ya?” dediğimiz aşamada örgütlenmek isteriz aslında. Bunun farkına ne kadar varabildiğimiz önemli. Bunu bazen bilinçli bir şekilde örgütlenme ihtiyacı güderek en doğru yere gidip mücadele ederiz. Yahut bilinçsizlik nedeniyle örgütlenmeye ihtiyaç olduğuna dair kafamızda bir düşünce oluşmaz. Ta ki sorunlar çığ gibi büyüyüp, ucu bize dokunana kadar. Bugün de sorunlar tepemize çığ gibi iniyor. Sistem her birimize iğnesini organize biçimde batırıyor. Daha da batıracak. Sorunlar sistemli biçimde kendini daha çok hissettirecek. O yüzden Türkiye’de sorunlar ancak örgütlü mücadele ile çözülecek. Sadece örgütlenmek yetmiyor. Doğru program ve siyaset çerçevesinde bizi temsil eden kuvveti iyi seçmek gerekiyor, tıpkı Mustafa Kemal gibi.


İKTİDAR DA MUHALEFET DE AYNI

2023 seçimleri geldi geçti. Seçim sonuçlarını tek cümleyle özetlesek. “Değişmeyen tek şey zorluklar” cümlesi olurdu herhalde. Seçim hiçbir şeyi değiştirmedi. Bu seçimden Türkiye’nin önünü açacak bir çözüm çıkmadı. Bakalım sistemin partilerine hepsi milletin cebini soymak, Türkiye’yi geriletmek için elinden geleni yapıyorlar. Muhalefet ve iktidar partileri seçimi kazanayım da ne olursa olsun gözüyle bakıyor. O yüzden muhalefet partileri HDP ile iş birliği yapmıyorlar mı? Amerika’dan icazet almıyorlar mı? Çünkü tek çareleri o. Hangi vicdana sığar Mehmetçiğe kurşun sıkan kuvvet ile ittifak yapmak? Hiçbir gencimizin vicdanı el vermez bu manzaraya. Ak Parti değil mi? Aylar öncesinde Hüda Par ile ittifak içinde olan. Her iki kuvvet de oy koparma peşinde. Sıkılmadık mı artık bu manzaralardan? Yok mu Atatürk’ün programını uygulayacak bir parti? Öyle lafta değil ama hayata işleyecek olan. CHP de güya Atatürkçü.
Ama Atatürk değerlerine düşman ve bölücü olan HDP ile ittifak yapmaktan utanmıyorlar.

İMF  PARTİLERİ

Ekonomimizin durumu ortada. Muhalefet, kendi kaynaklarımızı kullanmak yerine, çözümü “Her muhtara bir yardımcı atayalım.” cümlesinde buluyor. Ya da Türkiye’yi borç batağına sürükleyen politikanın baş rolü IMF’de buluyor. İktidar da muhalefetten bu konuda farksız. “Ekonomik sorun da nereden çıktı?” gözüyle bakıyorlar. Sanki bu ülkenin hükümeti değil de başka ülkenin hükümeti. Hem milletimizi anlıyoruz diyorlar hem de milyon dolarlık arabalarla şovlarını yapmaktan geri kalmıyorlar. Bu kafayla çözecekleri zannediyorlarsa çözemezler. Zaten yıllardır çözemediler. İnsanın “Yok mu ya arkadaş halk gibi yaşayan mütevazı bir siyasi parti lideri ve doğru dürüst ekonomik programı olan parti?” Diyesi geliyor.


NATO’DAN ÇIKMAYA CESARETİNİZ VAR MI?

NATO politikasında hepsi omuz omuzalar. Hepsi Meclis’te NATO önünde secdeye varıyorlar. Mecliste İsveç’in NATO üyeliği için oylama oldu. Hiçbir parti hayır diyemedi. Hepsi Türkiye düşmanı NATO’nun güçlenmesi için oy verdi. NATO/ABD Türkiye’ye daha da düşman olsun, daha çok zarar versin diye gittik NATO’nun genişlemesi için oy verdik.
 

Bugün Türkiye’de sorunlar köklü bir değişiklikle çözülür, yani devrimle çözülür. Diğer partilere bakıyoruz, söylemler güzel ama eylemler çelişiyor. “Bir de bunlardan farklı bir şey söyleyip yapacak bir parti yok mu?” sorusuyla muhatap oluyoruz. O zaman Atatürk gibi düşünme yöntemine ihtiyaç duyuyoruz:

CESURLARIN   PARTİSİ

Yarım yamalak siyasetlerle, popülizmle uzlaşmayan, halkı kandırma peşinde oy hesabı yapmayan, tüzüğü-programı kâğıt parçası olmayan, devrimci bir düşünce tarzı. Yani bunları barındıran bir siyasi parti; 55 yıllık sistem dışı devrimci milliyetçi, bilimsel sosyalist-Kemalist bir siyasi parti: Vatan Partisi.

Çünkü bugün Türk gençliğini temsil eden program ve siyaset, Vatan Partisi’nin yapıp ettikleriyle kendini ispatlıyor. Bütün sorunlarımıza kulak tıkamayıp mücadele veren tek parti Vatan Partisi. Neden mi? Örnekleri sıralayalım;

– Türk Ordusunu, vatansever aydınlarımızı hapse atan FETÖ’ye karşı Silivri duvarını yıktık. Türkiye’yi ABD’nin kirli zincirlerine teslim etmedik.

– Emperyalizmin ülkemizi bölmek amacıyla ısıtıp ısıtıp önümüze koyduğu sözde Ermeni Soykırımı yalanını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde bozguna uğrattık.

– Açılım süreçlerinde, üniversitelerimizde at koşturan teröre ve işbirlikçilerine karşı mücadele ettik. Kampüslerimizin kalbinden terörü söküp attık.

– Mehmetçiğimize çuval geçiren Amerika’ya selam çaktık. Tam altı kez ABD askerinin kafasına çuval geçirdik.

– Devlet kaynaklarının dahi el atmadığı, Atatürk’ün otuz ciltlik tüm eserlerini ilk kez biz yayınladık.

– 2013’teki Haziran Eylemlerinde yükselen halk hareketini Ayyıldızlı bayrağımız ve Mustafa Kemalin Askerleriyiz sloganları altında birleştirdik.

– Milli bayramlar, andımız ve T.C. ibareleri kaldırıldığında sokağa çıkan ilk parti olduk. Milyonları arkamızda yürüttük.

– Ermenistan’da hürriyet kahramanı Talat Paşa’yı hedef alan heykele karşı basın açıklamasını biz yaptık. İttihat ve Terakki geleneğini ve değerlerini her zaman sahiplendik.

Ne diyordu meşhur Alman devrimci tiyatro üstadı Brecht:

“Bir adım öne: Bütün düzen bir tahterevalli aslında.

İki ucu birbirine bağımlı.

Yukardakiler durabiliyorlar orada,

Sırf ötekiler durduğundan aşağıda.

Ve ancak; aşağıdakiler, aşağıda oturduğu sürece kalabilirler orada.

Yukarıda olamazlar çünkü, ötekiler yerlerini bırakıp çıksalar yukarı.

Bu yüzden isterler ki; aşağıdakiler sonsuza dek hep orada kalsınlar.

Çıkmasınlar yukarı. Bir de, aşağıda daha çok insan olmalı yukardakilerden.

Yoksa durmaz tahterevalli. Tahterevalli.

Evet, bütün düzen bir tahterevalli.”

Onca meseleyi ele aldık. Yukarıda Vatan Partisi’nin onlarca başarılarının sadece birkaçını yazdık. Bu kaygılar hepimizin ortak ve şikâyet ettiği durumlar. Ama Türk gençliği olarak şikayetçi bir tavırda olmayacağız. Elimizi taşın altına koyma zamanı gelmiştir. Sorunlar ancak ve ancak devrimci, milliyetçi, Atatürkçü programda birleşerek çözülür. Onun dışındaki tüm denklemler çöp. Bu sorunları çözmez daha da büyütür. Bugüne kadar tecrübe ettik hiçbir seçenek Türkiye’nin önündeki sorunları çözemedi. Dersler çıkarttık. Şimdi bu tecrübelerimizle birlikte Vatan Partisi saflarına katılma ve kaderini milletin kaderiyle birleştirme zamanıdır. O yüzden bir adım öne kardeşim.

Hasan Almışlar
Öncü Gençlik GYK Üyesi