Ana Sayfa Yazılar ŞİDDET VE HAKARET DİLİNİN PERDE ARKASI

ŞİDDET VE HAKARET DİLİNİN PERDE ARKASI

937

Mete Utku Kılıç / Öncü Gençlik Sakarya İl Başkanı

Dil, kültürün en başat faktörü ve insanın dünyayı anlamak, kendini de anlamlandırmak için günümüze kadar gelen süreçte oluşturduğu bir sistemdir. İhtiyaç, sadece dışsal değildir. Dilimizdeki soyut ifadeler, olgular ve duygular; sadece tehditleri saptamak ve bu tarz hayati konularda iletişim kurmak gibi ihtiyaçların dili oluşturduğu savını yanlışlamaktadır. Tabi ki dilin ortaya çıkışı açısından zorunluluklar önemli etkenlerdir ama gelişim ve oluş bakımından mesele bunlarla sınırlı değildir. Kültür, en basit haliyle bir milletin bir şeyi yapma biçimiyse; dilde bir milletin herhangi bir şeyi anlama ve kavrama biçimidir. Dildeki değişim, sosyo-ekonomik koşulların ve kültürün dönüşümü sonucu gerçekleşir. Bu değişimler, tarihin doğal akışı içerisinde gerçekleşse de son süreçte sömürgecilik ve kültürel emperyalizm; bu doğallığı, milletlerin kültürünü ve edebi birikimini “barbar” ilan edip yağmalamıştır.

Bugün ise psikolojik savaş aygıtları, kitlenin güncel gelişmeleri takip etmek için kullandığı medya organlarının her zerresine sızmıştır. Bilinçli bir şekilde bu saldırıya alet olmayan yayın organları ise, beslendikleri kaynaklar ve sistem itibariyle istemeden de olsa bu saldırılara ortak olmaktadır. Açıkça Amerikancı saldırılarda ve provokasyonlarda görev alan kurumlar ve kişiler, bunlar haricinde “tarafsız habercilik” iddiasıyla yola çıkan isimlerde kullandıkları dil ve seçtikleri kelimeler bakımından olgu değil algı yaratarak hem milletin doğru haber alma özgürlüğü gasp etmekte hem de saldırgan-kutuplaştırıcı bir ortam yaratmaktadır. Dil, dünyayı ve hayatı yorumlama ve anlama biçimimizse; medya ve kitle arasındaki aktarım diliyle sosyal medyada ya da günlük hayatta bireyler arası kullanılan dili yönlendiren, halk psikolojisini de yönetebilir. Rastgele bir gün herhangi bir kanalda akşam haberlerini açtığımız zaman; kullanılan şiddet dolu dille harmanlanmış popülist söylemler ve tiratın sonuna da nokta niyetine koyulan “atarlı laflar” ile karşılaşıyoruz. Seçilen haberler ve aktarım biçimi, her geçen gün giderek radikalleşiyor. Güvensiz bir ortam imajı veriliyor dersek yetersiz kalır. Eğer millet, güvensiz bir ortam olduğu algısına kapılırsa bu algı, olguya dönüşür ve bu ortam yaratılır. Altı çizilmesi gereken nokta, emperyalizmin Türkiye’yi bölmek ve karıştırmak için saldırırken sadece silah kullanmadığıdır.

Sosyal Medyadan Yayılan Karamsarlık

Güncel gelişmelerin bilim ve halkın çıkarı zemininde yorumlanmaması, Türkiye’nin çözüme ulaşmasına engel oluyor. Kutuplaşma da kaos dili de bu zeminde yaratılıyor. Geçim sıkıntısının arttığı, işsizliğin maalesef çok yakıcı bir problem olduğu ve gençliğin gelecek kaygısı içinde var olmaya çalıştığı açık bir gerçek. Gençlerde artan intihar vakaları haberleri ve hatta bunalım içerisinde kendi canına kıyan vatandaşımızın binadan kendini boşluğa bırakırken ki görüntüsünü içeren videolar özellikle yayılıyor. Her bunalım, geçim sıkıntısına ve “Türkiye şartlarına” bağlanıyor ve karamsarlık ilmek ilmek örülüyor. Devlet her vatandaşının can güvenliğinden, refahından, psikolojik durumundan sorumludur. Ama her bunalımın veya intiharın, geçim sıkıntısı sebebiyle veya “Türkiye’de yaşanılması” nedeniyle olmadığı da açık.  Sözcü Gazetesi’nin 22 Ocak tarihli manşeti, gelen zamlara karşı “Siz Bizi Öldürecek Misiniz” idi. Bu haber tarzının, intihar vakalarını artırma eğilimine neden olacağı aşikâr. Psikolojik bir çelişkide bulunan bir insanı, toplumun içine çekerek; genç bir arkadaşımıza ise güven vererek kurtarabiliriz. “Gençlerin Türkiye’de yaşamak istemediği” yalanları da gençlik üzerinden gelen saldırılar içerisinde önemli bir yer teşkil ediyor. Bu tartışma, basit anket araştırmalarının ötesine geçerek Türkiye’yi geleceğinden koparma kampanyasına dönüştü. Twitter’a veya diğer sosyal mecralarda, aynı hesapların düzenli aralıklarla “Türkiye bir mühendis/doktor/avukat kaybetti, Avrupa bir garson kazandı.” paylaşımı yaptığını görüyoruz. Bu hesabın kullanıcısının, aynı anda 4 meslek icra edemeyeceği açık bir gerçek. Tabiki bu hesap sahipleri, emperyalizmin çalışanı değiller. Ancak tık alma arzusu, mevcut iklimden beslenen sosyal medya kullanıcılarının bu yalanlarda rol almasını sağlıyor ve kampanyayı büyütüyor.

2021’in son aylarında Twitter’da gündeme sokulan “#sokağa” etiketiyle halkın kaygılarıyla birleşememekle birlikte, bir sokak hareketi yaratılmaya çalışıldı ve kısa sürede sönümlendi. Aynı yerden tezgâhlandığı için Kazakistan’da son süreçte gerçekleştirilmeye çalışılan ancak bozguna uğrayan renkli devrim planıyla benzerlikler taşıyan bu plan, Türkiye’de bir süredir uygulanmaya çalışılıyor. Tabi sokağa çıkma çağrısı ve hükümeti sokak hareketleriyle yıpratıp devirme planı son birkaç ayın siyaseti değil, çok daha kapsamlı ve sistemli bir saldırı söz konusu. 15 Temmuz, bunun en saldırgan biçimiydi. Gladyo ezildikten sonra da devam eden bu kaos siyaseti ve halkı sokağa davet eden çağrıların en açık beyanı, Aralık 2018 tarihinde CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak’ın “Cumhurbaşkanı meşru değil.” açıklamasıydı. (1) Bu söylemle muhalefet cephesi tarafından seçimlerde, iktidarda, hukuk ve anayasada gayrimeşru ilan edildi. Gayrimeşru iktidarları devirmek için, meşru yolları kullanamazsınız. CHP bu açıklamasıyla yol haritasını da çizmiş oldu, kaos planlarındaki yerini de ilan etti.

Gayri-meşru ve Kanunsuz Söylemleriyle Yapılan Yıkıcılık

10 Ocak 2021 tarihinde de, Kemal Kılıçdaroğlu “sözde cumhurbaşkanı” çıkışıyla bu siyaseti sürdürmüştü, daha dün (26 Ocak) Twitter hesabından bir video yayınlayarak tekrardan hükümeti ve Cumhurbaşkanı’nı da kanunsuz ilan etti. Videoda önceki süreçte bürokratlara yaptığı “emirlere uymayın” çağrısından bahseden Kılıçdaroğlu; “vatansever bürokratların” kendisine yolladığını iddia ettiği belgeleri açıkladı. İktidar, devlet kurumunu yöneten organdır ve devletin çarkları bürokratlarla işler. En basit şekilde; bürokratlara emre uymayın çağrısı yapmak devleti yok saymak, bu çağrıya uyan, “vatansever büroktarlardan” belgeler toplamak ise devlet içinde paralel devlet kurmak şeklinde adlandırılır. Hiçbir hükümet, bu kaos planın başarılı olduğu koşullarda istikrarı sağlayamaz. Bu planda rol alan partiler, iktidar olmak için Türkiye’nin yönetilemeyeceği koşulları yaratmaya çalışıyor. Ancak bozmaya çalıştıkları yapıyla ve tezat siyasetleriyle hükümet olurlarsa dahi kendileri de yönetemeyecekler. Hükümetin yanlışlarını değil; Türkiye’yi, rejimin kendisini ve anayasayı hedef alan bu söylemlerle Türkiye’nin altı oyulmaya çalışıyor. Her ne kadar Millet İttifakı, bu planları ve sürdürdüğü kampanyayı reddetse de, reddederken bile aynı radikal ve şiddet dolu dilden vazgeçmiyor. Meral Akşener, “Erdoğan’a psikiyatriye gitmesini tavsiye ediyorum.” (2) diyerek hem bu iddiaları reddetmiş hem de Cumhurbaşkanı’nın akıl sağlığını hedef alarak, bahsettiğimiz tarzdan ödün vermemişti. Kılıçdaroğlu ise “Erdoğan sokağa çıkmamızı istiyor; zorlayacak, baskı kuracak ama çıkmayacağız.” (3) ifadelerini kullanarak emperyalizm destekli olası kaos ve şiddet hareketlerinde muhalefetin edilgen bir yapıya sahip olduğunu ve kendisini müdafaa etme amacı güttüğünü alt metin olarak vermişti. Şiddet eylemlerine, kargaşaya tavır almış gibi gözükse de suçu iktidara yükleyen bir tarz benimsemiş ve bu noktada hükümetin zor kullandığını da eklemişti. Oysa hiçbir iktidar, kendisini devirecek bir hareket veya dinamizm yaratmaz.

Silahlanma Söylemi

Mülteci sorunu da özellikle ele alınan ve kaşınan meselelerden biri. Doğru tavır problemin nasıl çözüleceğine yönelik siyasetle mültecilerin Türkiye’ye gelme sebebi olan savaşın nasıl biteceğiyle alakalı politika geliştirmektir. Oysa tartışmalar, kışkırtma ve ırkçılığa varan söylemlerden, hedef yönlendirmekten öteye gitmiyor. Geçen haftalarda Ümit Özdağ’ın bir kuyumcuya girip hukuksuz bir biçimde teftiş yapması, ruhsat sorması oldukça gündem olmuştu. Suriyelilerin, mülteci konumunda olmasından memnun olduğu ve ilerleyen süreçte Türkiye’de karışıklık çıkaracakları, silahlandıkları veya vatandaşlığa kabul edilecekleri sık sık ısıtılıp ısıtılıp önümüze sunulan yalanlardan birkaçı.

Bu silahlanma yalanı, sadece mülteciler için sunulmuyor. 23 Ekim 2021 tarihli Cumhuriyet gazetesi “Ensar, Türgev, TÜGVA Paralel Terör Örgütü Gibi” manşetiyle çıkmıştı. Hükümete yakın STK’ların ve derneklerin silahlandırıldığı, seçimi kaybeden AK Parti hükümetinin olası bir yenilgide “koltuğu bırakmayacağı”, Türkiye’de her yolun şiddete çıktığı, hükümet kanadının bunu kışkırttığı kısık sesle de olsa durmadan tekrarlanan iddialar arasında. “Cumhurbaşkanı meşru değildir” kampanyasının bir devamı niteliğinde olan bu propaganda, meşru yollarla kazansak dahi kazanamayıza çıkan, dolayısıyla yine ABD’nin şiddet eylemlerine yönlendiren bir niteliğe sahip.

Tablo Açık, Seçenek Tek

Örnekler daha çok çoğaltılabilir. Ancak bu tablodan çıkan sonuç her alanda bir çürümenin ve yozlaşmanın olduğu, Türk devletinin; Türk insanını koruyamadığı, can güvenliğini sağlayamadığı ve gençlere intihardan başka seçenek sunmadığıdır. (!) Halkı şiddete sürükleyen, kutuplaştırma yaratmaya hizmet eden bu dil; kaos planından ayrı değerlendirilemez. Atlantik sisteminden uzaklaşan ve her geçen gün özgürleşen Türkiye’yi, kaosa sürüklemek isteyen ABD’nin yarattığı iklimden doğan bu yapay kaos dili; yaratıcı yıkıcılık planlarının yapı taşlarını oluşturmaktadır. Türkiye’nin kaotik bir duruma sürüklenmesiyle birlikte, Türk devletinin yapamadıklarını yapmaya; gençleri, kadınları, hayvanları korumaya Batılı devletler gelecektir “çünkü Türk devleti bunları yapmaktan acizdir.” Bütün bu tartışmalarda, öğrenci veya işçi eylemlerinde; vatanseverlerin örgütlü olması, seslerinin bir ve yüksek çıkması, Türk milletinin ve Türkiye’nin ihtiyacı. Her boşluğu dolduran, her meşru talebin ve eylemin içine sızan emperyalizme karşı ancak böyle sıkı durabilir, kesin zaferi ilan edebiliriz. Türkiye’nin içerisine ekilmeye çalışan nifak tohumlarının kökünü böyle kurutur, kaos planlarını da ancak bir devrimle ve üreticilerin milli hükümetiyle aşabiliriz. Türkiye’nin önünde başka bir seçenek yok.

  1. https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/oztrak-cumhurbaskani-mesru-degildir-1184433
  2. https://www.indyturk.com/node/456286/siyaset/ak%C5%9Fener-ve-uysaldan-ortak-a%C3%A7%C4%B1klama-kimsenin-soka%C4%9Fa-%C3%A7%C4%B1k%C4%B1n-diye-bir-%C3%A7a%C4%9Fr%C4%B1s%C4%B1-yok
  3. https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-59881472