Uğurcan Yardımoğlu,Öncü Gençlik Genel Sekreteri
‘Çağlar, başlarlar ve sona ererler. Bu başlangıç ve son bazen, mesela buharın keşfi, yahut elektiriğin hayata uygulanması gibi, bir bakışta evrimsel bir oluşlar zinciri içinde gerçekleşir. Ama bazen de çağdan çağa geçiş, ihtilaller, yıkılışlar, kanlar ve katasroflar içinde yürür.’
ŞEVKET SÜREYYA AYDEMİR, SUYU ARAYAN ADAM
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un yaptığı ‘Cenevre Görüşmeleri’nin ertelendği açıklaması gündeme sıcak gelişme olarak düştü. Bakanın geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada ifade ettikleri bu gelişmenin nedenini anlaşılabilir kılıyor. Lavrov, geçen hafta Batı dünyasının ‘Arap Baharında oynadığı rolün bedelini ödeyeceğini ifade ederek şunları söyledi; ‘Batı, Ortadoğu’daki devrimler üzerinden ülkelerdeki siyasi rejimleri değiştirme girişiminde büyük bedel ödeyecek. Batı’nın bu konuda eli uzun oldu. Bu girişimlerin başarısızlıkla sonuçlandığı bugün netlik kazandı. Fakat Batı, bunun yansımalarıyla uzun bir süre karşı karşıya kalacaktır.’
Uluslar arası ilişkilerin tamamını etkileyecek bu açıklamalara kuş bakışı bakmak bir çağ değişiminin gerçekleştiğini görmek için yeterli olacaktır.
SURİYE KRİZİNİ YARATAN STRATEJİ: MİLLİ DEVLETLERİN SONU
90’lı yıllarda tarihin sonunun geldiğini ifade eden çok bilmiş neoliberal akademisyenler, politikacılar ve spekülatörler kanlı girişimlerine teorik bir temel hazırlamıştı. Ford’a otomobil yapımı için kredi vermeyip, at arabalarının tarihin sonuna dek kalıcı olacağını söyleyen bankacı kadar gülünç olan bu tezler emperyalizmin son saldırısının siyasal programı haline geldi. 2000li yıllarda sırasıyla Afganistan, Irak, Libya ve son olarak Suriye’ye yönelik açık askeri saldırılar, terör yöntemiyle sindirme ve Ukrayna, Kazakistan, Gürcistan vb ülkelerde turuncu devrimler yoluyla uygulanan siyaset buydu. Hedef, etnik, dini ve mezhepsel çatışmalar yoluyla milli devletleri yıkmak ve söz konusu coğrafyayı toptan teslim almaktı. Toplam olarak Asya teslim alınmak isteniyordu.
2011 yılında başlayan Arap Baharı hareketi de öncelikle ortadoğu ve kuzey afrika ülkelerinin yönetim biçimine karşı halk tepkisi olarak gelişti. Fakat bir kısmı milli zeminde yükselip Tunus gibi Mısır gibi örnekler yaratırken, Suriye örneğinde olduğu gibi doğrudan Atlantik cephesi tarafından yönetilen parçalama hedefli baharlar yaşandı. Lavrov’un asıl hedef tahtasına yerleştirdiğinin ikinci örnekler olduğu bilhassa Suriye olduğu anlaşılıyor. Çünkü Suriye yönetimine yönelik demokratik talepler maskesiyle gizlenen hareketin asıl amacının ülkeyi parçalamak ve küçük parçalar halinde ABD-İsrail emperyalizminin hizmetine sunmak olduğu artık herkes farkında. Doğu Türkistan, Kafkaslar ve Ortaasya’dan başarıyla püskürtülen Amerikancı ayrılıkçı hareketler ve Turuncu Devrimler bölgemizde de yenilgiyi tadıyor. Suriye hükümetinin son Halep Zaferi, Türkiye’de 15 Temmuz Darbe girişiminin püskürtülmesi, PKK’nın Güneydoğu’da ezilmesi ve Fırat Kalkanı harekatı teslim olmayan milli devletlerin kazandığını gösterdi. Bu zafer gösterisinin sonucunda on yıllar süren bu savaşların, çatışma ve darbelerin sorumluları için bir Nürnberg Mahkemesi elbette doğacak.
ASTANA: MİLLİ DEVLETLER ÇAĞI YENİDEN BAŞLIYOR
Suriye ‘krizi’nin aşılması için ateşkes çağrısı yapan üç ülke Türkiye, İran ve Rusya görüşmelerin merkezini Astana olarak ilan ettiğinde kimin kazandığı anlaşılmış oldu. Türkiye, milli devletini yıkmak isteyen FETÖ’yü tasfiyesinin ardından inanılmaz bir hızla Atlantik Cephesinden koptu ve Asya cephesine bulunması gereken yere geldi. Görüşmelerin çağrıcıları ve görüşmelerin mekanı yapılacak antlaşmanın da koşullarını kimlerin hazırlayacağını ortaya koyuyor. Zaten bu üç devletin uzlaşı noktası da meselenin özünü açıklıyor: Laik ve üniter Suriye! Bu bir manifestodur, bir milli devlet manifesteosu. Yeni bir çağ açılıyor; milli devletlerin emperyalizme karşı bir asır süren savaşı kazandığı ve son 30 yılın yoğun taarruzunu püskürttüğü bir çağ. Bundan sonrası son kalıntıları süpürmek ve yeni bir uyum ve işbirliği yaratmak önümüzdeki görev olacaktır.
YENİ ÇAĞ’IN GÖREVLERİ
Öncelikle güncel görevlere odaklanmamız gerekiyor. ABD’nin yeni başkanı Trump’ın Suriye ve Türkiye için güvensiz kendisi için güvenli bölge yaratmasını önlemek gerekiyor. Hükümetin bu konuda tutumu net olmalı. Kaldı ki müttefikimiz Rusya’nın tavrı bu konuda ABD’ye kesin bir karşı çıkış oldu. Türkiye’nin de BOP eşbaşkanlığı döneminin ve milli devlet yıkıcılığının kalıntısı olan mezhepçi takıntılardan kurtulması gerekiyor. Aksi halde Suriye Arap Cumhuriyetini savunmak sözde kalır, Astana bir zafer gösterisi değil güzel bir anı olarak tarihe kaydedilir.
Rusya’nın Suriye’ye yeni anayasa taslağı olarak getirildiği söylenen metinde ‘Kürtlere Özerklik vaadi var. Rusya’nın bundan vazgeçmesi, PYD-PKK ile ilişkileri kesmesi gerekiyor. Kafkaslarda kendisini tehdit eden Amerikancı Cihatçı gruplarla PKK-PYD’nin nesnel hedefinin aynı olduğunu kavramak için kanıta ihtiyacı olmasa gerek.
Suriye, Irak, İran, Mısır ve Türkiye’de mezhep gerilimleri yaratarak karşılıklı hatalar yaptı. Bu hatalar düzeltildiğinde son olarak Mısır-İran yakınlaşmasında gördüğümüz gibi olumlu işbirliği örnekleri yaratılabiliyor. Çünkü işbirliği nesnel zeminde kurulabiliyor. Bugünün nesnel ihtiyacı milli devletlerin yaşaması ve güç kazanmasıdır. Tarih birbirinin inancına sövenleri bile zorla yan yana getiriyor. Politikanın, kör inançlarla değil nesnel çıkarlarla yapıldığını gören İran, Suriye’de laikliği yaşamsal görüyor. Kendi milli devletinin dibine dinamit koyan, Suriye milli devletini ise silahla yıkmaya çalışan Türkiye şimdi Suriye Arap Cumhuriyeti’nin korunması için ciddi adımlar atar hale geldi. Yeni bir çağın açılıyorken bu çağın öncü programını kavramayanlar milli devlet stratejisini benimsemeyenler yıkılmaya mahkum olacaktır. Kuşkusuz Türkiye dahil bölgedeki tüm hükümetler bunu görüyor ve adımlarını buna göre atıyor. Ancak artık hızlanmak ve hatalı anlayışlardan tamamen kurtulmak gerekiyor.
El Bab’tan duyduğumuz top gümbürtüsü yeni dünyanın eskisini çatırdatarak yıkışını aleme duyuruyor. Herkes kendisini buna göre ayarlamak zorundadır, konumunu ’90 yıllık esareti- vesayeti vb sonlandırma’ olarak belirleyenler, eski dünyanın şarlatanlarıyla aynı cephede yer alıyorlar. Bunlar Cenevre’de, görüşmelerin iptal edildiği noktada buluşmalıdır. Bundan sonra kimsenin itibar etmeyeceği Cenevre’de bir araya gelip tarihin sonunu getirip, esaretten kurtulabilirler; bu sırada doğu milletleri büyük kurtuluşunu kutluyor olacaktır.
oncugenclik.org.tr, 27.01.2017